Hz Musa’nın (Aleyhisselam) vadettiği, Hz İsa’nın (Aleyhisselam) müjdelediği, Allah’ın (Cellecelalühü) kelamı, Kur’an-ı Kerim’dir.
Kim Rabbine ulaşmayı arzuluyorsa, Kur’an-ı Kerim’in haber verdiği şekilde yaşamak zorundadır.
Sınavdan iyi bir not almak için, muallimin anlattıklarına, bildirdiklerine ve duyurduklarına göre cevap vermene bağlıdır.
Allah-u Teâlâ’nın rızasının nail olmak da, Peygamber Efendimizin ﷺ buyurduğu şekil ve suretle,
Âmel-i sâlih yapmakla mümkündür.
Bir âmel ancak Allah-u Teâlâ’nın rızasını Resulullah efendimizin ﷺ sünnetine muvafık olursa amel-i sâlih olur. Namazda, oruçta, zekatta, hacda, cihatta “üsve-i hasene”si,
Allah Resulü ﷺ olmayanın ibadetleri adet hükmündedir. Bu kitap, müminlere peygambere itaatin Allah’a itaat kapsamında değerlendirildiğini söyler. Allah’ın rahmetine nâiliyet de Allah Resulüne ﷺ itaate bağlıdır.
“Resule itaat edin ki, merhameti nâil olasınız.” (Nur, 56)
Komuta merkezi ile irtibatı kesilen hiçbir ordu zafer kazanamaz. Bu yüzden düşmanın öncelikli hedefi,
Komuta merkezidir. Küfür cephesi de tarih boyu farklı şekillerde İslam ümmetinin başkumandanı,
Hz Muhammed’e ﷺ saldırmıştır. Biliyorlardı ki; O’nu ﷺ itibarsızlaştırınca paramparça olan Müslümanlar bir daha onlara mukavemet gösteremez. Müslümanların haline bakıp acı çekenlerin öncelikli olarak yapması gereken kayıtsız ve şartsız Allah Resulüne ﷺ itaat etmektir. Müslümanların hürriyeti birleşmiş milletlerden değil, Allah-u Teâlâ ile gelecektir.
Bunun için müminler, en zor zamanlarda da derdinin ve davasının Allah Resulüne ﷺ ittiba ve yolunu muhafaza etmek olduğunu unutmamalıdır. Uhud muharebesinde Abdullah b. Kaîma adındaki müşrik, Allah Resulünü ﷺ şehit etmek için kendisine birkaç defa saldırmış, yüzünü yaralamış ve attığı bir taş ile dişini kırmıştı. İbn Kamîa’nın saldırılarına karşı Allah Resulünü ﷺ muhafaza eden, Mus’ab b. Umeyr -Allah ondan razı olsun- Önce sağ kolunu sonra sol kolunu kaybetmiş, Nihayet sancağı başıyla boynu arasına almıştı.
Her darbe aldığında bir kolunu kaybetmesine rağmen “Muhammed, yalnızca (Allah’ın) bir elçisidir. O’ndan önce de eltiler gelip geçti. O, ölür ya da öldürülürse gelirsin geri dönecek misiniz?”
(Âl-i İmran, 144) Mealindeki ayeti kerimeyi okumaktaydı.
Mus’ab b. Umeyr’in -Allah ondan razı olsun- Allah Resulüne ﷺ olan benzerliğinden dolayı,
Abdullah b. Kamîa, Peygamber Efendimizi ﷺ öldürdüğünü zannederek “Muhammed’i öldürdüm!” Diye bağırmış, bunun üzerine sahabede bir moralsizlik hali oluşmuş, bir kısmı dağa doğru çekilirken bir kısmı da olduğu yere yığılıp kalmıştı. Enes b. Nadr -Allah ondan razı olsun- Böyle bir zamanda meydan yerine çıkıp ashaba, “Resulullah’tan sonra Siz hayatta kalıp da ne yapacaksınız? Kalkınız, Resulullah’ın çarpışarak canını feda ettiği şey üzerine Siz de canınızı feda ediniz!” Dedi.
Mus’ab b. Umeyr -Allah ondan razı olsun-
Allah Resulüne ﷺ benzeyen haliyle hem hedef şaşırtıyor hem de kopan kollarına aldırmadan mezkûr ayeti okuyarak sahabeye sanki “Bu dava Hayy ve Lâ yemût olan Allah-u Teâlâ’nın davasıdır. Meydandan çekilmeyin!”
Diyordu.
Müslümanlar, başkumandan Peygamber Efendimizin ﷺ sancağı etrafında toparlanıp,
O’nun ﷺ yaşanmasını ve yaşatılmasını emir buyurduğu esaslara ittiba ettiklerinde fetihlerin yolu yeniden açılacaktır. Müminlere,
Mus’ab b. Umeyr -Allah ondan razı olsun-
Gibi Allah Resulüne ﷺ ittiba etmeyi emmeden bu kitaba uyulduğunda Uhud, Mekke’nin fethini geciktirmeyecek; bizzat ona kahramanlar yetiştirecektir