İslâm düşmanları, Müslümanların sahih din anlayışlarını yıkmak için Resûlullah’ı ﷺ ve sünnetini yok sayan ve dışlayan bir İslâm anlayışını oluşturmaya çalıştılar. İslâm’ın nasıl anlaşılması ve yaşanması gerektiğini en doğru bir şekilde açıklayan ve öğreten Resûlullah’ı ﷺ ve sünnetini yok sayarak İslâm’ı yaşanmaz, toplumsal sorunlara ve ihtiyaçlara cevap veremez hale getirmek ve hep diri kalan bir din olmaktan çıkarmak istediler.
Kur’an’ı Kerimi bize kadar intikal ettiren zincirin ilk halkaları olan Resûlullah ﷺ ve ashabı üzerinde şüpheler oluşturulduğu ve kaynak olmadıkları kabul ettirildiği takdirde, gün gelecek Allah’ın ﷻ kitabının da sağlam bir kaynağının olmadığı kanaatine varılacaktır.
İslâm düşmanlarının sünneti dışlama fitnesi; Müslümanların zihinlerinde Resûlullah’a ﷺ ve sünnetine olan güveni ve inancı kırmakla kalmayacak; Kur’an-ı Kerime, dolayısıyla tüm İslâm dinine olan inancı ve güveni de kıracaktır.
Kâfirlerin, İslâm dini üzerindeki planlarının uygulanması hususundaki öncü birliklerini iyi tanımak gerekiyor. Bunlar oryantalist ya da Arapça ifadeyle müsteşriklerdir. Önce bunları tanıyalım.
Oryantalizm: İslâm toprakları, doğu toplumları ve doğu ülkelerinin tarihi, kültürü, dini, gelenekleri ve medeniyetleri hakkında araştırma yapma ve bilgi edinme anlamına geliyor. Bu işi yapanlara da Oryantalist denir. Arapçada ” Şarkiyatcılık “ ve bunu yapanlara da ” Müsteşrik ” denir.
Bu oryantalistler İslâm dini ve toplumları hakkında kendilerini çok iyi yetiştirdiler ve İslâm dininin özünü bozmak için geniş ve derin projeler yaptılar. Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için özel bilim adamları yetiştirip, bu hususta öncü olarak ekipler kurdular. Müslümanları Kur’an’dan, hadisten ve Resûlullah’tan ﷺ soğutmak için ve Kur’an ve sünnet birbirinden ayırmak için özel birçok plan yaptılar.
Çünkü İslâm; Kur’an ve Sünnet bütünlüğü içerisinde yaşandığında, Müslümanlar tevhidi ve cihadı iyi anlıyor, Dünyada hakim oluyorlardı. Ve onların emperyalist sömürü düzeni her istedikleri yerde hayat bulamıyordu.
Bunu çok iyi gördüler ve ” Oryantalizm ” denilen projeyi hayata geçirdiler. Ve bunun için birçok oryantalist yetiştirilip, İslâm ülkelerine gönderilmiş ve onlara İslâm toplumunun itikadını ve birliğini bozmak adına çalışmalar yaptırılmış, kitaplar ve raporlar yazdırılmıştır.
Oryantalistlerin İslâm Âlemi ve Müslümanlar üzerindeki amaçları
- Resûlullah’ın ﷺ risaleti hakkında şüpheler oluşturmak, hadisleri ilk üç asır içinde Müslümanların ortaya koyduğunu ileri sürmek, Sünneti itibardan düşürmek amacıyla sünnete karşı savaşmaktır.
- Kur’an’ın doğruluğu hakkında şüpheler uyandırmak ve onu tenkit edip dil uzatmak. Böylelikle Müslümanların kendilerini bir araya getiren ve güçlerinin kaynağını teşkil eden bir tek hedef üzerinde birleşmelerini önlemek.
- İslâm’ın Yahudilik Ve Hristiyanlıktan kaynaklandığını ileri sürmek.
- Müslümanları Hristiyanlaştırmaya çalışmak.
- İslâm fıkhının değerini düşürmek ve onu Roma hukukundan kaynaklanmış kabul etmek
Bu çalışmalar sonucunda meşhur oryantalist Louis Messignoon, Rapor da şöyle diyor:
” Her şeylerini tahrip ettik. Artık hiç bir şeye inanmıyorlar. Boşluğa düştüler. Artık Müslümanlarda anarşi, cinayet, tecavüz ve intihar vardır. “
Türkiye ve İslâm ülkelerinin birçoğunda hoca ve âlimlerden bir kısmı oryantalistlerden hadis ve sünnet inkârı konusunda ciddi derecede etkilenmişlerdir. Hadis ve sünnet hakkında şüpheler oluşturup inkâr ederken Müslümanların inançlarını sarsmak, hadis ve ayetler hakkında şüpheler oluşturup inkâr etmelerini sağlamak için çok sinsice şu planları uyguladılar:
- Akılcılık ile akıllarda soru işareti bıraktılar. Akılcı düşünen zihinler oluşturup akla uymayan hadisleri ve sünnetleri inkâr etmelerini sağlamaya çalıştılar.
- Akılcı zihin oluşturduktan sonra öncelikle birkaç hadis hakkında şüphe oluşturmaya başladılar. Daha sonra tepkiye göre biraz daha ileri gidip daha fazla hadis ve sünnet hakkında şüpheler oluşturup inkâr etmeye başladılar.
- Sahih hadisler hakkında şüpheler oluşturup inkâr etmeyi normalleştirdikten sonra Buhârî ve Müslim de geçen
hadisleri sinsice eleştirerek insanların şüphe duymasını sağladılar. Böylelikle hem hadisler hakkında hem de hadis âlimleri hakkında insanların kafasında soru işareti kalmasına sebep oldular. Buhârî ve Müslim gibi hadis alanında otoriter iki güvenilir âlimin itibarını düşürdüler. Ve artık insanların gözünde itibarı düşen hadis âlimlerinin eserlerinde geçen hadislerin inkâr edilmesini sağladılar. - Yapılan sinsi çalışmalar neticesinde hadis ve sünneti inkâr eden ve Resûlullah’ı ﷺ devre dışı bırakacak bir anlayış aşıladılar. Resûlullah ﷺ devre dışı kalınca da ortada sadece yanlış anlaşılan bir Kur’an kalsın istediler. Dolayısıyla her kafaya göre yorumlanan bir Kur’an ortaya çıksın istiyorlardı. Zira böylece Müslümanların itikadı tahrif edilecek ne birliği ne de gücü kalmış olacaktı.
- Hadis ve sünnet ortadan kalkınca sıra ayetlere gelecekti. Çünkü Resûlullah ﷺ saf dışı bırakılınca ayetler yanlış anlaşılacak ve arkasından ayetler hakkında soru işareti bırakacaklardı. Ve neticede Kur’an ayetlerinin de inkârına neden olacaklardı.
Yani; Resûlullah ﷺ devreden çıkınca sünnetsiz ve hadissiz İslâm oluşturduktan sonra ” Kur’an’sız bir islam ” oluşturmak istiyorlardı. Kur’an hakkında da şüpheler oluşturup, ayetlerini inkâr ederek Kur’an’ı aradan çıkarmak istiyorlardı. Kur’an’sız İslâm sonra ” İslâmsız Allah ( Tanrı ) ” inancını yerleştirmek istiyorlardı.
Hadisi, Kur’an’ı ve sünneti çürütmek için uğraşanların amacı bu işin sonunu ” Deizm’e “ çıkarmaktır. Yani;
Deizm: Tanrı vardır ama bir din kabul etmiyoruz. Demektir. Nitekim çalışmalarında başarılı oldular ve günümüzde Deist inancına sahip birçok insan ortaya çıktı.
Bu adamlar gerçekten çok büyük bir fitne ve tehlike oluşturmaktadır. Acil olarak önlemler alınmalı ve bunlara karşı insanlar bilinçlendirilmelidir. Çünkü bu çalışmalar aşama aşama ve sinsice birçok insanımızı yoldan saptırmıştır.