Namazda titizlik ve huşu

Selman-ı Farisî – Allah ondan razı olsun – diyor ki: ” Namaz ölçüdür. Kim dürüst ölçerse Allah’tan karşılığını tam olarak alır,
kim ölçüde hile yaparsa Yüce Allah’ın hileli ölçü tutanlar hakkında ne buyurduğunu biliyorsunuz. “

Anlatıldığına göre; Bir defasında Huzeyfet-ül Yemanî – Allah ondan razı olsun – Rükuları ve secdeleri tam yapmayarak namaz kılan birini görünce adama: ” Eğer bu durumda ölseydin, yaratıldığından başka bir canlı olarak ölürdün! ” dedi.

Hasan-ı Basrî’nin – Allah ondan razı olsun – anlattığına göre Resûlüllah bir defasında; ” Size en kötü hırsız kimdir, söyleyeyim mi? “ diye sordu. Sahabelerin; ” Buyur, ya Resûlüllah “ diye cevap vermeleri üzerine: ” En kötü hırsız namazından çalan kimsedir. “ buyurdu. sahabeler: ” İnsan namazından nasıl çalar? “ diye sorunca,
Resûlüllah ” Kıldığı namazın rüku ve secdelerini tam yapmaz, eksik bırakır. “ buyurdu.

İbn Mesud – Allah ondan razı olsun – diyor ki: ” Kimin kıldığı namaz kendisine iyiliği emredip onu kötülükten alıkoymazsa kendisine Allah’tan uzaklaşmaktan başka bir katkıda bulunmaz. “ Arkasından şu ayeti okudu: ” (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor. “
( Ankebut, 45 )

Hakem b. Uyeyne – Allah ondan razı olsun – diyor ki: ” Namaz kılarken sağında ve solunda kimin olduğunu düşünen kimsenin namazı namaz değildir. “

Anlatıldığına göre; Yâkub Kari bir gün namazda iken yankesicinin biri gelerek paltosunu çaldı. Yankesici paltoyu götürüp arkadaşlarına gösterince diğer yankesiciler onun Yâkub Kari’nin olduğunu anladılar ve arkadaşlarına: ” Bu paltoyu götür, sahibine ver! O temiz bir adam olduğu için bedduasından korkarız. “ dediler. Bunun üzerine yankesici paltoyu geri getirip Yâkub Kari’nin sırtına giydirdi ve yaptığından özür dileyerek çekip gitti. Yâkub Kari namazı bitirip de kendisine olup bitenler anlatılınca; ” Ben paltonun ne üzerimden çıkarılışını ve ne de tekrar sırtıma giydirilişinin farkında değilim. “ dedi.

Anlatıldığına göre; Râbiat-ül Adeviyye bir defasında hasır üzerinde namaz kılarken secdede gözüne çöp battı, fakat namazı bitirinceye kadar bunun farkına varmadı.

Anlatıldığına göre; Hasan b. Ali’nin – Allah ondan razı olsun – abdest alacağı sırada yüzünün rengi değişirdi. Kendisine bunun sebebi sorulunca da: ” Çünkü ben Cebbar ile Melik’in ( Yani Allah’ın ) huzuruna çıkmak istiyorum. “ diye cevap verdi.
Yine O, mescidin kapısına varınca şöyle der ve içeri öyle girerdi:
” Allah’ım, kulun kapına geldi. Ey iyilik sahibi, günahkâr kulun Sana geldi. Sen bizim aramızdaki iyilere kötüleri bağışlamalarını emrettiğine göre; İşte şimdi sen iyilik sahibisin ve bende günahkâr bir kulum. Buna göre Sende ki kerem sayesinde benim çirkinliklerimi bağışlayıver. “

Rivayet edildiğine göre; Resûlüllah bir defasında namaz kılarken sakalı ile oynayan birini görünce;
” Eğer kalbinde korku olsaydı, organları da korkardı. “ buyurdu.

Anlatıldığına göre; Hazreti Ali’nin – Allah ondan razı olsun – namaz kılacağı sırada elleri titrer ve yüzünün rengi değişirdi. Bunun sebebi kendisine sorulunca şöyle dedi: ” Allah’ın göklere, yere ve dağlara arz ettiği, fakat bunların yüklenmeye yanaşmadıkları ve kendisinden ürktükleri halde insanoğlunun yüklenmiş olduğu emanetin vakti geldi. Bu emaneti güzelce yerine getirecek miyim, yoksa getiremeyecek miyim, bilmiyorum? ”
Bir rivayete göre; bu sözlerin benzerini Zeynü’l-Âbidin b. Hüseyin b. Ali – Allah ondan razı olsun – o da söylemişti.

Rivayete göre; Resûlüllah şöyle buyuruyor: ” Namaza duran iki kişi görürsünüz. Rükuları ve secdeleri aynıdır, ama ikisinin namazı arasında yerle gök arası kadar fark vardır. “ Bilmek gerekir ki, ” Mihrab’a mihrab denmesinin sebebi,
burasının ” Savaş yeri “ oluşundan dolayıdır. Yani, insan. orada dururken kalbini meşgul etmesin diye şeytanla savaş halindedir.

Anlatıldığına göre; bir defasında, Hatem-i Taî bir vakit namazını cemaatle kılmayı kaçırınca bu yüzden bir dostu ona başsağlığı dilemeye gitmişti. Bunun üzerine ağlamaya başlayan Hatem şunları söyledi: ” Oğullarımdan biri ölseydi, Belh halkının yarısı bana başsağlığı dilerdi. Oysa şimdi bir vakit namazını cemaatle kılmayı kaçırdığım halde sadece bir dostum bana başsağlığı diliyor. Halbuki, şu cemaati kaçıracağıma tüm oğullarım ölseydi, daha iyi idi. ”

Ehli hikmetten bir zatın belirttiğine göre; ” Namaz Allah’ın günde beş kere kendi birliğine inanmış kullarına verdiği bir ziyafete benzer. Nasıl ki, ziyafet sofrasında her çeşit ve lezzette yemekler bulunursa, tıpkı bunun gibi, namaz da her biri çeşitli sevaplar kazandıran veya çeşitli günahlara kefâret olan bir çok hareket ve zikirlerden meydana gelmiştir. “

İleri sürüldüğüne göre; ” Namaz kılan çok, Fakat namazı dosdoğru kılan azdır. Nitekim Yüce Allah müminlerin özellikleri arasında namazı dosdoğru kılmayı saydığı gibi münafıkların özelliklerini belirtirken ayette onlarda sadece, ” Namaz kılanlar “ olarak bahsetmiştir. ” Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. “
( Maun, 4-5 ) Oysa Allah müminlerden bahsederken onların namazı dosdoğru, devamlı, vaktinde, rüku ve secdesini tam yerine getirerek kıldıklarını belirtmektedir.

Ehli hikmetten bir zatın belirttiğine göre; ” Namaz karşısında insanlar iki kısma ayrılır. “
1 ) Seçkinler ( Havas ): Bunlar namaza hürmetle gelirler, kesin inanç ve korku içinde namaza durarak onu saygı içinde kılarlar, arkasından da ümit ve endişe arası bir duygu içerisinde dönüp giderler.
2 ) Sıradan halk ( Avam ): Bunlar gaflet içinde namaza gelirler, cehalet içinde namaza dururlar, nefsin ve şeytanın kuruntuları arasında kılarak emin bir eda ile dönüp giderler.

Ehli hikmetten bir zatın bu konudaki Farsça sözlerinin manası şöyledir: ” İnsan o nefsin ve şeytanın kuruntuları arasında,
laubali bir şekilde abdest alır ve yine vesvese ve dünya içinde ve dünya meşgalelerini düşünerek namaz kılarsa, bu namazı kabul olmaz. “

Ehli hikmetten bir zatın belirttiğine göre; Şu dört şey, şu dört şeyde saklıdır ve şu dört yerden baş verirler:

  • Allah’ın rızası ibadetlerde saklıdır ve cömertlerin evlerinden baş verir.
  • Allah’ın gazabı günahlarda saklıdır ve cimrilerin evlerinden baş verir.
  • Mutluluk ve bolluk sevaplar da saklıdır ve namaz kılanların evlerinden baş verir.
  • Kıtlık ve geçim zorluğu cezalarda saklıdır ve namazını ihmal edenlerin evlerinden baş verir.

Ehli hikmetten bir zatın belirttiğine göre; ” Herkes şu altı şeyle meşgul olurken siz de şu diğer altı şeyle meşgul olun:

  • Herkes çok amelle meşgul olurken siz de en güzel amelle meşgul olunuz.
  • Herkes nafilelerle meşgul olurken siz de farzları eksiksiz bir şekilde yapmak ile meşgul olunuz.
  • Herkes görünüşünü düzeltmek ile meşgul olurken siz de iç âleminizi düzeltmekle meşgul olun.
  • Herkes başkalarının kusurlarını irdelemekle meşgul olurken siz de kendi kusurlarınızla meşgul olun.
  • Herkes dünyayı geliştirmekle meşgul olurken siz de Ahiretinizi mâmur etmekle meşgul olun.
  • Herkes yaratılmışların takdirini kazanmakla meşgul olurken siz de Allah’ın rızasını kazanmakla meşgul olun.

Doğrusunu Yüce Allah bilir.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın