🌹 Ehli sünnet ve cemaat mezhebinin iki kolu Mâtüridiyye ve Eş’arî arasında esasta bir farklılık bulunmayıp Her ikisi de Kur’an ve sünneti temel alıp, sahabe ve Tabiînin yolunu takip etmişler ve bi’dât görüşler ile mücadele etmişlerdir. İslami konuların anlaşılmasında ve bunların insanlara anlatılmasında akla gereğinden fazla önem veren Mu’tezilenin karşısında selef, naslara sıkı bir şekilde bağlı kalarak tevilden ve bu konularda akla yer vermekten uzak durmuştur.
✨ Seleften sonraki alimler, İslam’ın itikat esaslarının nakil esas alınarak ortaya kurulmasının yanında akli deliller ile kuvvetlendirme yoluna gitmişlerdir.
Bunları takip eden Ehl-i hadis kelamcılardan sonra imam Mâtüridiyye ve Eş’ari farklı bölgelerde yaşamakla birlikte kendilerinden önce Ehl-i sünnet kelamının teşekkülünü hazırlayan ulemanın esaslarını temel alarak sünni kelamı oluşturup bi’dât fırkalarla mücadele etmişlerdir.
✨ Mâtüridiyye ve Eş’ariyye de değişik coğrafyalarda gelişip büyümeden kaynaklanan bazı farklılıkları görmek mümkündür. Ancak bu farklılıklar birbirlerinin bi’dâte götürecek derecede büyük olmayıp,
Bazı itikadi konuların anlaşılmasında veya izahında meydana gelen lafzi ihtilaflardır.
♨️ Mu’tezile ve diğer bid’ât fırkaların doğup geliştiği Irak bölgesinde yaşayan,
Eş’arî, Mu’tezili geçmişinin de etkisiyle ilk etapta Mu’tezile’ye ve tepki vererek hadis alimlerinin görüşlerini aynen benimsemiştir.
Mu’tezile’ye karşı tavır alarak,
selefin esaslarını benimseyen Eş’ari,
bir dönem akla, bir dönemde nakle daha fazla önem vermekle birlikte, daha sonraları,
akli delil ile akaidi desteklemenin zorunlu olduğunu görüp orta yolda, Ehl-i sünnet kelamının teşekkülüne öncülük etmiştir.
✨ Eş’arî’nin hayatımdaki değişiklikler ve aynı konuda zamanla farklı görüşlere sahip olması, onun bazı itikadi meselelerde hangi görüşü kabul ettiğinin bilinmesini zorlaştırmıştır.
👉🏾 Mesela; Eş’arî, “el-Lüma'” adlı eserinde,
“İman nedir?” Sorusuna,
“Allah’ı tasdik etmektir.” Diye cevap verip,
“Arap dilinde imanın tasdik manasına geldiği konusunda dilcilerin icma ettiklerini” belirtirken, “el-İbane” isimli kitabında,
“İmanın söz ve amel olduğunu ve azalıp çoğaldığını” söylemiştir.
✨ İmam Mâtürîdi ise eserlerinde Ehl-i bid’âtin görüşlerini özellikle de Mu’tezile’yi sık sık tenkit etmekle birlikte, bid’ât fırkaların bağdat’a göre daha az etkili olduğu,
Mâverâünnehir bölgesinde yaşadığından bi’dât sahiplerinin otoritesinden uzak bir şekilde nakil ile akıl arasında daha sağlıklı bir ilişki geliştirmiştir. Felsefi tartışmalara pek girmeden itikadi hususları daha sade bir üslup ile ele alan Mâtüridi, nakle son derece bağlı kalmakla birlikte ihtiyaç duyulduğunda akli delilleri de kullanarak kelâm ilmini gelişmesine öncülük etmiştir.
✨ Mâtüridiyye ve Eş’arîler arasındaki ihtilafların sayıları hususunda farklı görüşler bulunmakla birlikte bunların Büyük çoğunluğunun,
Şekilde ve lafızda kaldığı anlaşılmaktadır.
✨ İslam akaidinin ana konularında ittifak eden ve aralarındaki bazı görüş ayrılığından dolayı birbirlerini bid’âte nispet etmekten
uzak duran Mâturîdiler ve Eş’arîler arasındaki belli başlı itiraflar şunlardır.
🔹 Allah’ı bilmek: Mâtüridilere göre, bir insana dini tebliğ edilmemiş, bir Peygamberin daveti kendisine ulaşmamış olsa da, Allah’ı bilmek ve O’na iman etmekle mükelleftir. Çünkü insan, aklı ile kainattaki nizam ve intizama bakıp Allah’ı bilme gücüne sahiptir.
Eş’arîlere göre ise; sadece akıl ile kişiye bir şey vacip olmaz. Bu itibarla peygamberin daveti kendisine ulaşmayan kimseler Allah’ı bilmediklerinden dolayı mesul değildir.
🔸 Tekvin: Mâtüridilere göre, Allah-u Teâlâ’nın kudret ve irade sıfatı gibi “Tekvin” denilen müstakil bir sıfatı vardır. Tekvin ile mükevven farklı şeylerdir. Cenab-ı Hak kainatı yaratmak istediğinde Tekvin sıfatının taalluku ile mükevvenatı yaratmıştır.
Eş’arîlere göre ise; Allah’ın ayrı bir “Tekvin” sıfatı olmayıp bu “Kudret” sıfatının içindedir.
🔹 Nübüvvet: Mâtüridilere göre, peygamberlikte erkeklik şart olup, kadınların peygamber olmaları caiz değildir.
Eş’arîlere göre ise; Hz Meryem, Hz Hacer ve
Musa’nın (Aleyhisselam) annesi v.b kadınların peygamber olduğunu söylemiştir.
🔸 Cüz’i irade: Eş’arîlere göre; irade-i cüz’iyyeyi Allah-u Teâlâ yaratır. Mâtüridilere göre, İrade-i cüz’iyyeyi mahluk değildir.
🔹 Hüsün ve kubuh: Eş’arîlere göre; hüsün ve kubuh emir ve nehyin mûcibidir. Mâtüridilere göre ise; emir ve nehyin medlülüdür. Yani Eş’arîlere göre hüsün ve kubuh akıl ile bilinmez, bir şey emrolunduğu için hüsün nehyolunduğu için kubuhtur.
Mâtüridilere göre ise; hüsün ve kubuh akıl ile anlaşılır, şer’î emir veya nehiy ona dalalet eder.
Bir şey hüsün olduğundan dolayı emredilir, kubuh olduğundan dolayı yasaklanır.
🔸 İrtidâd: Mâtüridilere göre, mürted yeniden iman ederse önce istemiş olduğu amelleri geri dönmez. Eş’arîlere göre ise; mürtedin yeniden iman etmesi durumunda, eski amelleri geriye döner, yani, onların sevabı kaybolmaz.
🔹 İmanda istisna: Mâtüridilere göre, insan iman ettikten sonra, “Ben gerçekten müminim.” demelidir. “İnşaAllah” derse bu imanında şüphe ettiğine işaret olabileceğinden doğru olmaz.
Eş’arîlere göre ise; insan “İnşaAllah Ben müminim.” Demelidir .