!!.Kur’anı Kerimin Açıklanma yetkisi; Peygamber Efendimize verilmiştir.!!

Efendimizin ﷺ tebliğ vazifesi var, Yani kur’an’ı açıklayacak… Peki bunu ne ile yapacak? Elbette ki vahiy ile yapacak. Cenab-ı Hak’dan aldığı vahiy ile birlikte ayetleri tebliğ edecek.

Nitekim tefsir ile tevil arasındaki farka baktığınız zaman bunu görürsünüz. Allah-u Teâlâ’nın bir ayeti izah sadedinde getirmiş olduğu şey tefsirdir. Ve bu tarz izah kati’dir.

Çünkü vahyi, başka bir vahiy izah etmektedir. Aynı şekilde Peygamber Efendimizin ﷺ bir ayetle ilgili yapmış olduğu açıklamada tefsirdir.

Çünkü metlüv vahiy olan Kur’an, gayr-ı metlüv vahiy olan hadisle açıklanmış olmaktadır. Ulema gayr-i metlüv vahye de tefsir demiştir.

Bunun dışında, eğer ayetin delaleti, delalet-i zanni olursa, yani içtihada ve istinbata açık olursa, içtihat şartlarını barındıran,…
Kur’an-ı Kerim, Peygamber efendimizin ﷺ görevlerini sayarken ya da onun yetkilerinin sınırlarını belirlerken;
Davet; Tebliğ; Talim; tubeyyin/Tebyin ve Tezkiye şeklinde, en temel beş vazifesine dikkat çeker. Bu nitelendirmeler ilahi kelâmın muhataba ulaştırılması ve anlaşılması noktasında çok önemlidir.

Davet: insanları hak dine davet etmek, Çağırmak, onlara bu dini bildirmektir. Bu görevin açılımı olan birçok kullanım, Kur’an içerisinde yine peygamber efendimize ﷺ izafeten kullanılır.
Mesela; İnzar/uyarmak; Tebşir/Müjdelemek. Nübüvvet/Haber taşımak; Risalet/Elçilik. Gibi

Tebliğ: İlahi kelâmın mesajlarını insanlara iletmek, onlara duyurmak, onların bu yüce kelâmdan haberdar olmasını sağlamaktır.

Talim: İlahi kelâmı öğretmek, Kelâmın, Muhtevasına dair onları bilgilendirmek.
Fiili olarak onlara rehberlik etmektir. İnsanlığın en büyük muallimi olan, peygamber efendimiz ﷺ insanlığa,
Allah’ın kelâmını öğreten, nasıl anlaşılması gerektiğini bildiren ve nasıl yaşanacağını bizzat kendi hayatı ile gösteren en önemli Rehberdir.

Hz Peygamber ayetleriyle insanları İslam’a davet ettiği ve vahyi açıkladığı için Kur’an’da hadislerin korunacağıyla ilgili bir ayetin yer alması anlamsız olurdu. Çünkü; Hz Peygamber, Davetini Kur’an ile yapıyordu. Onunla muhatapları arasındaki ilişki Kur’an merkezli olarak yürüyordu. Dolayısıyla Kur’an kabul edilecek olursa İslam’a girilmiş oluyordu. Zaten ayetlere bakılacak olursa; İnanmayanların Peygamberin sözlerini değil ayetleri merkeze alarak inkara yöneldikleri rahat anlaşılır.

Tebyin: beyan etmek, yani açıklamaktır. Kur’an birçok yerde; “Li-tubeyyine li’nâs/insanlara beyan edesin.” “Li yubeyyine lehim/onlara beyan etsin.” Vurguları ile, beyan yetkisini, Peygamber efendimize ﷺ vermiştir. Böyle bir yetkinin peygamber efendimize ﷺ verilmesinin nasıl anlaşılması noktasında,
Birçok farklı görüş ortaya konmuş, Hatta son yıllarda bu mesele birçok tartışmalara da sebep olmuştur.
Bazıları buradaki beyanın farklı anlaşılması gerektiğini iddia etmişlerdir.

Onlara göre Kur’an, “Mübîn” apaçık, kitap iken nasıl kendisini açıklama yetkisini, Bir başkasına verebilir? Apaçık olan bir kitap açıklama ihtiyaç duyar mı? Bu tartışmanın kaynağı aslında beyan kelimesine yüklenen anlamda saklıdır. Beyan Birilerine göre,
“İzah ve tefsir” iken; Birilerine göre; Sadece “Duyurmak, bildirmek haber vermektir.”
İzah ve tefsir olarak anlayanlar, Peygamber efendimizin ﷺ Kur’an’ı Kerim’i tefsir edip açıklama yetkisini gündeme getirirler. Duyurmak ve bildirmek olarak anlayanlar ise Kur’an’ın Mübîn olmasını da delil olarak ileri sürüp, buna karşı çıkarlar.
Ancak Kur’an’ın onlarca yerinde böyle bir yetkiyi peygamber efendimize ﷺ verdiğini söyleyen ayetler dikkate alınca, Tebliğ görevini söyledikten sonra, Özel olarak bir de Tebyin görevine dikkat çektiğini unutmazsak, peygamber efendimizin ﷺ açıklama yapma yetkisinin, Hatta görevinin varlığını hemen anlarız.

Burada sorulması gereken soru şudur; Peygamber efendimizin ﷺ Tebyin yetkisi nasıl anlaşılmalıdır?

Peygamber efendimizin ﷺ kur’an-ı, Beyan etmesini 11 madde de sıralararak anlayabiliriz.

O ﷺ Kur’an’ı Kur’an ile tefsir ederdi.

Peygamberimiz ﷺ İlk anda anlaşılmayan, Bazı ayetleri delil getirerek açıklardı. İmana zulüm bulaştırma eyleminin, Şirk olduğunu söyleyerek, açıklaması gibi.

O ﷺ kapalı hükümleri açardı.

İlahi Kelâm içerisinde bazı hükümlere açıklama getirir, o hükümlerin en alt ve en üst sınırlarını belirlerdi.
Mesela; hırsıza verilen el kesme cezasının uygulanabilmesi için çalınan eşyanın alt sınırını şöyle açıklamıştır.
“Çeyrek dinar veya daha fazla çalanın eli kesilir.”

O ﷺ vaaz edilen hükümleri te’kid ederdi.

İnsanların daha iyi anlayıp, Vaaz edilen hükümlere daha fazla sarılmaları için Efendimiz ﷺ kur’an’daki bazı hükümleri te’kid (Pekiştirme) ederek insanlara açıklardı. Mesela; Şarap, kumar, putlara kurban edilen hayvanların murdar, İşler olduğunu belirten ayet nazil olunca, Bulmuştur ki; “İçki haram edildi.” Böyle diyerek o hükmü te’kid etmiş, daha iyi anlaşılmasını sağlamıştı.

O ﷺ umumi hükümleri tahsis ederdi.

İlk etapta okuyanın, vaaz edilen Hükümle, Umumun/Genelin kastedildiği varsayımını, Efendimiz ﷺ açıklama getirerek, Tahsis ederdi. Mesela; “Allah size çocuklarınız hakkında vasiyette bulunuyor. Erkeğe iki kadın payı kadar pay vardır.” Ayetindeki genel hükmü, efendimiz ﷺ: “Katil Mirascı olamaz.” Sözü ile tahsis ediyor, umumi bir hükmü beyan ederek, Nasıl doğru anlaşılması gerektiğini ortaya koruyor.

O ﷺ mutlak lafızları takyid ederdi.

Peygamber efendimiz ﷺ ilahi kelâmın mutlak emirlerinin şartlarını, miktar ve ölçülerini belirlerdi.
Mesela; Hırsızlık yapanın elinin kesilmesini emreden ayet, kesilmenin ölçüsünü dair hiçbir açıklamada bulunmamıştır.
El nereden kesilecek, koldan mı, dirsekten mi kesilecek, kesip koparılacak mı? Yoksa sadece çizgi şeklinde iz bırakacak şekilde çizilecek mi? İşte tüm bu sorular, Peygamber efendimizin ﷺ açıklama ve uygulamaları ile son buluyordu.
Peygamber efendimiz ﷺ Elin bilekten koparılarak kesileceğini açıklayarak,
Mutlak emri, takyid etmişti.

O ﷺ müşkili tavzih ederdi. (Açıklardı.)

İlahi kelâm içerisinde muhatabı zor durumda bırakan, onun zihin ve yüreğini zorlayan nice ayetler, efendimizin ﷺ, Hikmet dolu sözleri ile tavzihe kavuşur, anlaşılırdı. Mesela; “Altını, gümüşü yığıp, Allah yolunda harcamayanlar var ya, İşte onları acil Bir azabın beklediğini müjdele” ayeti nazil olunca, sahabe dehşete kapılmış, meşru mal biriktirmenin bile azaba yol açacağını zannetmişlerdi. Efendimiz ﷺ
Ayetteki mesajın boyutunu açıklayarak, Malı yükümlülük olan zekatın verilmesinden sonra kalan malın sorun olmadığını beyan ederek tavzih etmiştir.

O ﷺ mübhemi (kapalıyı) beyan ederdi.

İlahi kelâmın teferruata dalmayıp, sözün özü ile beyan ettiği nice ayetler, Peygamber efendimizin ﷺ mübarek lisanı ile açıklanmış, insanlara iletilmişti. Mesela; “Salâtü’l-vusta” orta namazının korunmasını emreden ayette, bu namazın Hangi namaz olduğunu; “İkindi namazı” Diye açıklamıştı. Böylelikle ilk başta,
Müphem/Kapalı olan ayet, efendimizin ﷺ, Beyanıyla açıklığa kavuşmuş oluyordu.

O ﷺ teoriyi pratiğe çevirerek, Ameli olarak açıklama yapardı.

Nice ayetler peygamber efendimizin ﷺ, Fiilleri ile tefsire kavuşur, insanlar okudukları hükümleri peygamber efendimizin ﷺ hayatı ile iyice anlardı. Mesela; “Selam verene daha iyisi ile karşılık verin.” Ayetine;
O ﷺ fiili olarak kendisine selam verene karşılık vererek, insanların daha iyi anlamalarını sağlar, karşılığın nasıl olduğunu bizzat ameli ile ortaya koyardı.

O ﷺ bir takım lügavi izahlarda bulunarak açıklamalar yapardı.

Peygamber efendimiz ﷺ, bazı ayetlerde, Kullanılan kelimelere açıklamalar getirir, O kelimenin ne anlama geldiğini açıklardı. Mesela; “O tövbe edenler, ibadet edenler, Hamd edenler, saihûn olanlar, rüku edenler, Secdeye kapananlar….” Ayetinde geçen, “Saihûn” kelimesini; Efendimiz ﷺ, “Oruç tutanlar” diye açıklayarak, kelimenin anlaşılmasını sağlamıştı.

O ﷺ bir takım vasıfları belirterek açıklamalarda bulunurdu.

Peygamber efendimiz ﷺ, Kur’an’da ifade edilen bazı mesajların, Muhataplarca daha iyi anlaşılabilmesi için,
Vasıfları belirtir, daha anlaşılır hale getirirdi. Mesela; “Allah kimi doğru yola eriştirmek isterse, onun kalbini islamı açar.” Ayeti nazil olunca buyurdu ki; “Nur kalbe girince genişler ve açılır.” Sahabe sordu: “Ya Resulallah! Bu halin dışarıdan görülen bir alameti var mıdır?” Peygamber efendimiz ﷺ dedi ki: “Edebiyet yurduna hazırlanmak, Aldanma diyarından uzaklaşmak, Ölüm gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır.”

O ﷺ bazı ayetleri, muhataplara meseller getirerek açıklardı.

Peygamber efendimiz ﷺ birçok ayetin anlaşılması için meseller/Örnekler getirerek ayetin anlaşılmasına katkı sağlardı.

🔸 Tezkiye: Tezkiye kavramı temizlemek, Arındırmak, saflaştırmak anlamındadır.
Efendimizin ﷺ görevlerinden biri olan Tezkiye, O’nun ﷺ insanlığa bu görevi ile neler kazandırdığına şahittir.
O ﷺ öğüt vererek, dua ederek, mallarından zekat ve sadaka alarak, istiğfar ederek, Ceza ve had uygulayarak insanları temizler, onları arındırırdı.

İlahi kelâm böyle yetkilerle donattığı bir elçiyi, insanlığa rahmet olarak gönderildiğini haber vermektedir. Burada Allah’ın en büyük Rahmeti ise hiç şüphesiz, elçiye Kur’an’ı açıklama yetkisini vererek, bizi bu büyük mirastan mahrum bırakmamasıdır.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın