Kur’an her konudaki bütün teferruatlara girmiş olaydı, tek cilt yetişmez, ciltlerle dolu bir kitap haline gelir ve Kur’an’dan istifademiz zorlaşırdı. Bu durumda da Allah’ın mesajının insanlara ulaşmasında, ezberlenmesinde ve taşınmasında müşkülatlar ortaya çıkardı.
Bu nedenle Allah, meselelerin bir kısmının açıklamasını Rasûlullah’a bırakmıştır. 23 yılda inen ayetler, hayatın içindeki gelişmelere göre merhale merhale inmiştir. Böyle bir zaman diliminde yaşanan her detayın Kur’an’da işlenebilmesi mümkün değildir.
Ayrıca Allah Rasûlünün yaşadığı dönemdeki olayların her ayrıntısı Kur’an’da islenmiş olsaydı, Kur’an’ın her çağa hitap eden esrarlı yapısı bozulurdu. Dinimizin gelişen zamana ve toplum şartlarına göre esnekliği azalabilirdi. Hâlbuki dinimizin üstün bir yönü de zamana ve zemine göre yeni yorumlara imkân tanımasıdır.
Hatta Rasûlullah kendisinden sonra âlimlere belli başlı konular haricinde zamana ve ihtiyaçlara göre fetva verebilecekleri hakkında açık kapı bırakmıştır. Dinimizin güzelliği bu. Alimler Kur’an-ı Kerîm ve Sünnetten hareketle hüküm koymada birtakım temel kaideler belirtmiş ve usûller koymuştur. Alimler de bu usûllerle yeni meseleleri yoruma kavuşturarak, tarihin her döneminde Kur’an ve sünnetten deliller ışığında ümmete yol gösterecek hükümleri ortaya koymuşlardır.
Müslümanlar Kur’an-ı Kerîm’i Rasûlullah’ın Ashâbına Öğrettiği Gibi Nasıl Öğrenecek?
Bir Müslüman “Rasûlullah acaba Fatiha suresini nasıl tefsir etmiş?” diye öğrenmek istese bunu nereden bulacak? Bunun bir usûlü ve yöntemi var mı? Yani bir surenin Rasûlullah ve ashâbı tarafından nasıl anlaşılıp, amel edildiğini anlamanın hiçbir önemi yok mu? Kur’an bize yeter diyenlere göre bunun hiçbir önemi yok.
Öncelikle Kur’ân, Kur’ân ile tefsir edilmelidir. Çünkü bir ayet diğer bir ayeti açıklar. Bir konu bir yerde bir yönü ile anlatılır, diğer bir yerde ise başka bir yönü ile anlatılır. Allah Rasûlünün de Kur’an’la ilgili çokça tefsiri vardır. Bunu öğrenmenin tek yolu da hadis kaynaklarıdır. Örneğin; Buhârî’nin en geniş bölümlerinden birisi tefsirdir. Tirmizî’nin en geniş bölümlerinden birisi yine tefsir bölümüdür. Kaldı ki, Buhârî ve Tirmizî’de yer almayan tefsire müteallik hadisler, başka kaynaklarımızda verilmiştir.
Matematiksel olarak örnek verecek olursak; Bir doğru iki noktadan geçer. Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim’den çıkaracağımız bir mânânın da, Kur’ân-ı Kerîm çıkış noktasıdır. İkinci bir nokta olarak Hadise atıf yapılmazsa, o zaman o tek noktadan birçok görüş çıkabilir. Hâlbuki Din; Tevhid, birlik, beraberlik dinidir. Bir ayetten herkes kendi kafasına göre bir yorum çıkaramaz. Ayetler hakkında gerçeğe uygun yorumlar çıkarılabilmesi için Rasûlullah ne demiştir, mutlaka ona bakılmalıdır. Rasûlullahın sözlerinde yoksa Tâbiîn ne demiştir, etbeuttâbiîn ne demiştir, onlara bakılmalıdır. Çünkü onlar Kur’an’ı aslına uygun şekilde anlama imkânına elbette bizden çok daha fazla sahiptiler.
Hadis inkârcılarının Çarpıttıkları Bazı Ayetler:
” Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur’an olarak ayetleri genişçe lanmış bir kitaptır. ” ( Fussilet, 3 )
” Allah size Kitab’ı açık açık indirmişken O’ndan başka bir hakem mi isteyeyim. ” ( Enam, 114 )
“Elif Lâm Râ. Bu Kur’ân; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır.
( Hud, 1 )
Hiç şüphesiz Allah’ın vadettiği bu beyanı, hem bazı ayetlerin ileride inecek bazı ayetlerle açıklanacağı, hem de izaha muhtaç bazı ayetlerin yine kendisinin vahyi ve öğretmesi ile Rasûlü tarafından açıklanacağı anlamındadır. Allah, bu ayetlerle kendisine Kur’ân’ı açıklama görev ve yetkisini verdiği Rasûlünü, Kur’ân dışı vahiylerle de desteklemiştir.
Rasûlullah kendi söz, fiil ve halleriyle de Kur’an’ın açıklamasını yapmış ve hayatıyla adeta Kur’an’ın yaşayan tefsiri olmuştur. Kur’an’la ilgili yaptığı açıklamalar, yine kendisine Allah tarafından vahiy yoluyla öğretilmiş, açıklanmıştır. Ayrıca ayette Allah, Kur’an’ı sadece ayetlerle açıklayacağına dair bir ibare bulunmamaktadır. Bununla birlikte Rasûlullahın açıklama görevinin olduğu ayetlerde açıkça bildirilmektedir.
“Biz her Rasûlü, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( İbrahim, 4 )
Bu ayete: “Rasûlün açıklaması da Kur’an’dır.” demek hem Kur’ân’a hem sünnete hem de akla ve mantığa terstir. Çünkü Kur’an, bir şeyi açıklamışsa Zaten bu bütünüyle kitapta geçer. Eğer ayet hakkındaki açıklama, Kur’an’ın dışında kalıyorsa vahiy dışında Rasûle bırakılan ilahi bir açıklamanın olduğu anlaşılır. Dolayısıyla Kur’an’ın kendisi de Resûl tarafından yapılan açıklaması Allah’a ait olmuş olur.