Şefaat; Vesile kılmak, vasıta yapmak, şefaat dilemek ve medet istemek gibi birbirine yakın manalara gelmektedir.
Ehl-i Sünnete göre Allah’ın izni ile peygamberler, şehitler, veliler, alimler ve Salih kimselerin şefaat edeceği kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
Ebu’l-Muîn en-Nesefî ve Teftâzânî gibi kelamcılar “Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir” (Muhammed, 19)
Ayetini şefaate delil olarak göstermişlerdir. “Artık, şefaat edicilerin şefaati onlara fayda vermez.” (Muddesir, 48) Mealindeki ayet ile kafirlere şefaatin fayda vermeyeceği açıklanarak, Müslümanlar için şefaatin geçerli olduğuna işaret edilmiştir.
Nesefî ve Teftâzânî, şefaat konusundaki meşhur hadislerin mütevatir seviyesine ulaştıklarını belirterek şefaatin katî delilerle sabit olduğunu ifade eder.
Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette, Peygamber Efendimize ﷺ ümmeti için dua etmesi ve istiğfarda bulunması ve ümmeti için şefaatçi olması istenmiş ve onun ümmeti için yaptığı veya yapacağı duaların Allah tarafından kabul edileceği beyan edilmiştir.
Nisa suresi 64. ayetinde Hz Muhammed’in ﷺ Müslümanların günahlarının affı için istiğfarda bulunması durumunda Allah-u Teâlâ tarafından onların affedileceği beyan edilmektedir.