!!.Sanal dünya ve gerçek tehlike; Sanal arkadaşlık.!!

İnternet günümüzde bilgiye ulaşmamızı kolaylaştıracak en önemli araçlardan biri ve yediden yetmişe, her yaşta birçok insanın günlük hayatında kullandığı ve bunun paralelinde etkilendiği bir araç. O hayatımızın neredeyse vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Çocuklarımızın ödevlerinden okul kayıtlarına, sınav sonuçlarına, alışverişten fatura ödemelerine ve hatta iletişime kadar günlük hayatımızın her alanında bizlere yardımcı gibi gözüküyor.

Fakat bunca ihtiyacımızı pratik olarak çözme imkanı sağlayan internet, aile ilişkilerinde de en az televizyon kadar bizlerden bir şeyler götürmeye ve daha doğrusu çalmaya başladı. Araştırmalar, internet başında gereğinden fazla zaman harcayan, onu uygun kullanmayan insanların iş, okul, aile ve sosyal hayatlarının bu durumdan olumsuz etkilendiğini söylüyor. Nitekim bunun olumsuz neticeleri gün gün aileye ve topluma yansımaktadır.

Günaha götüren yolları kapatmak:

Meseleyi birkaç açıdan incelemek ve sakıncalarını bu yönleriyle serdetmek mümkündür. Asırlardır insanlığa rehber olan yüce dinimiz aileyi, iffeti, sadakati yüceltmiş, bu erdemlere sahip olanları, olmayanlardan üstün kılmıştır. Aileye zarar vereceği, insanlık şeref ve haysiyetle bağdaşmadığı için zinayı yasaklamış, bu yasağın hayata geçmesini, uygulanmasını kolaylaştırmak için de zinaya götüren yolları tıkamış, tedbirini baştan almıştır. Müslümanlar, bırakın yabancı kültürleri ve hayat tarzlarını çağın bilim ve teknolojisinden yararlanırken bile kılı kırk yarmak, bu yararlanmaların kendi özlerini, değerlerini, kimlik ve kişiliklerini nasıl etkileyeceğini iyice düşünmek durumundadırlar. Öyle ikililer vardır ki bizim değerler sistemimize göre bunlar, bir arada olamazlar; faiz ile helal kazanç bir arada, necis ile temiz bir arada, birbirine yabancı kadın ile erkek baş başa olamazlar. Bu bir arada olamayışın hikmeti, kötünün iyiyi etkilemesi, bozması, tahrip etmesi ihtimal ve tehlikesidir.

Evet, dinimiz haramı yasakladığı gibi kişiyi harama götüren ve götürmesi muhtemel olan şeyleri de yasak kapsamına almıştır. Birbirine yabancı iki cinsin sanal ortamda havadan sudan sohbet ederek vakit geçirmesinde de bu hükmü ve hikmeti görmek mümkündür.

Dinimiz göre, kişiye sorumluluk yükleyen işler sadece ondan sâdır olan fiili ve sözlü hareket ve davranışlar değildir. Yani bir kişinin, “Ben internette sadece yazışıyorum.” diyerek kendini savunması, yaptığı işin dinen hiç bir sakıncası olmayan bir iş olduğunu doğrulamaz.

Nefis ile baş başa kalmamak için:

Dinimiz bir hanımın yabancı bir erkeğe karşı teberrücünü yasaklar. Teberrüc: Çekici görünmektir.
Bu, gerek konuşma ile, gerek giyim ile, gerek tavır ile, gerek yazı ile olsun fark etmez;
Bunların hepsi Teberrüc dahilindedir. Buna bir de ilgi çekici tavır ve davranışlar eklendiği zaman, yapıldığı yer, zaman ve metot farketmeksizin hem kendisini hem de karşı cinsi etkiler. Biz bunula sanal ortamlarda bir erkek ve kadının birbirleriyle yaptığı zorunlu olmayan yazışmaların sakıncasını kastediyoruz. Evet, ekran karşısında insan tek başınadır. Onun yazdıklarını denetleyecek, ifadelerine ayar getirecek nefisden başkası da değildir. Ancak nefsi dizginlemek ise gerçekten çok zordur. Nitekim Peygamber Efendimiz bir duasında şöyle söylemiştir. “Allah’ım! Gözümü açıp kapayıncaya kadar bile beni nefsimle baş başa bırakma.”
(Ebu Davud, Edep 110)

Dinen birbirlerine yabancı olan bir erkek ile bir kadının bir yerde baş başa kalmaları İslam hukukuna göre “HALVET” terimi ile ifade edilir. Hadislerde, aralarında nikah bağı veya devamlı evlenme engeli olmayan kişilerin baş başa kalmaları yasaklanmıştır. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle söylemiştir.
“Kim Allaha ve Ahiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın, çünkü böyle bir durumda üçüncüleri şeytandır.”
(Ahmet b. Hanbel, el-Müsned 3/339)
Ekran başında yapılan sanal sohbetlerin de buna benzediğini ve gerçek halvete götürme yolunda bir vasıta olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle söylemiştir.
“Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadın ile baş başa kaldığında muhakkak üçüncüsü şeytandır.” (Tirmizi, Rada 16)

Şeytan, Allah-u Teâlâ’ya karşı, insanları saptıracağını söyledikten sonra söze “Herhalde onları kuruntularla oyalayacağım.” şeklinde başlaması bize şunu anlatıyor ki; şeytanın insanları saptırmakta, onların kalplerine attığı ümniyeler kadar kuvvetli bir başka silahı yoktur. Diğer bir ifade ile, şeytanın insanları saptırmakta en büyük ve en kuvvetli silahı, kalplere attığı ümniyelerdir.
Ümniye: Dipsiz emeller, boş ümitler, yalan sevdalar, batıl idealler ve manasız kuruntular demektir.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın