Resûlullah’ın ﷺ ” Her doğan, islam fıtratı üzerine doğar. Sonra Anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar. “
( Buhârî, Cenaiz 92 )
İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Sâdık ve Masdûk olan Resûlullah ﷺ buyurdular ki:
“Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddetle “alaka” olur. Sonra bu kadar müddette “mudga” olur. Sonra Allah bir meleği dört kelimeyle gönderir: (Bu melek) rızkını, ecelini, amelini, şaki veya said olacağını yazar, sonra ona ruh üflenir. Kendinden başka ilah olmayan zâta yemin olsun, sizden biri, (hayatı boyunca) cennet ehlinin ameliyle amel eder. Öyle ki, kendisiyle cennet arasında bir zirâlık mesafe kaldığı zaman ona yazısı galebe çalar ve cehennem ehlinin ameliyle amel ederek cehenneme girer. Aynı şekilde sizden biri (hayatı boyunca) cehennem ehlinin amelini işler. Kendisiyle cehennem arasında bir ziralık mesafe kalınca yazısı ona galebe çalar ve cennet ehlinin amelini işleyerek cennete girer.”
Buhârî, Kader 1, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiya 1, Tevhid 28; Müslim, Kader 1, (2643); Ebu Davud, Sünnet 17, (4708); Tirmizi, Kader 4, (2138).
İnkârcı diyor ki: ” Bu rivayetler arasında çelişki var. Bu nedenle Müslümanlar tefrikaya düşüyor. Bu rivayetlerle hem kaderi reddenler, hem de kabul edenler kendilerini savunabilir. “
Açıklama:
Fıtrat kelimesi ” Yarmak, ikiye ayırmak; Yaratmak, icat etmek “ manalarına gelen ” Fatr “ kökünden isimdir. ” Yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip olmuş. “ anlamında kullanılır. İlk yaratılış, bir bakıma mutlak yokluğun yarılarak içinden varlığın çıkması şeklinde telakki edildiğinden fıtrat kelimesiyle ifade edilmiştir. Buna göre fıtrat ilk yaratılış anında varlık türlerinin temel yapısını, karakterini ve henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir.
Fıtrat kelimesi her ferdin kendine mahsus olan yaratılışı değil, bütün insanların insan olma bakımından yaratılışlarında esas olan ve hepsinde ortak bulunan genel yaratılıştır.
Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. ( Rum, 30 )
De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir. ( İsra, 84 )
Yukarıda birinci hadiste ifade edilen ” Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. “ ifadesinin Ayetlere ters bir durumu yoktur.
Yani insanlar fıtrat olarak tevhit üzere, şirk koşmamak üzere ve İslâm üzere yaratılmıştır. Çocuk, bu fıtrat üzere doğar,
anne ve babasının yaşayışına göre ve inançlarına tabi olur. Ancak fıtraten kendisine verilen bu halden uzaklaşıp başka sapık
inançlara yönelebilir. Bu durum hadislerle de bildirilmektedir.
Şüphesiz Allah yarattıklarını zatını bilme, birleme ve O’ndan başka ilâh olmadığını ikrar üzere yaratılmıştır. Nitekim bu olay;
Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. ( Araf, 172 ) Ayetinde geçmektedir. Bir hadiste şöyle buyrulur:
” Şüphesiz ben kullarımı muvahhidler olarak yaratmışımdır. Sonra şeytanlar onları dinlerinden saptırmışlardır. “ Hadislerde bize anlatıldığına göre Allah ﷻ yarattıklarını İslâm üzere yaratmış; Sonra Yahudilik, Hristiyanlık veya Mecusilik gibi bozuk dinler ortaya çıkmıştır.
” Allah’ın yaratışında değişme yoktur. “ Bazıları derler ki;
” Bunun anlamı şudur: ” Allah’ın yaratılışını değiştiremeyiz ki, insanları Allah’ın ﷻ üzerinde yaratmış olduğu fıtratlarından çevirmiş olmayasınız. “ Buna göre Ayet istek anlamında haberdir. Nitekim ” Kim oraya girerse emin olur. “ ayetinde olduğu gibi.
Bu güzel ve sıhhatli bir anlamdır. Bir başkaları ise şöyle diyorlar: Burası haberdir ( Bir istek ihtiva etmez. ) ve anlamı şöyledir:
” Allah ﷻ bütün yarattıklarını dost doğru cibilliyet üzere yaratmada eşit tutmuştur. Onlardan her doğan bu fıtrat üzerine doğar.
Bu konuda insanlar arasında farklılık yoktur. “ Bu sebepledir ki İbn Abbas, İbrahin Nehaî, Saîd İbn Cübeyr, Mücâhid, İkrime, Katâde,
Dahhâk ve İbn Zeyd ” Allah’ın yaratılışında değişme yoktur. “ Ayetini, ” Allah’ın dininde değişme yoktur. ” şeklinde anlamışlardır.
İkinci hadiste geçen şâki mi yoksa sâid mi olduğunun yazılması meselesi; Bir insanın şâki mi yoksa sâid mi olacağının anne karnında iken yazılması, Allah’ın ﷻ kullarının ne yapacağını bildiği için yazdığı kaderidir. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır. O’na gizli olan,
hiç bir şey yoktur. Allah’ın ﷻ hükmü ” Levh-i Mahfûz “ da yazılı olan kaderine daima uygun olarak tecelli eder. Yani Allah ﷻ kullarının ne yapacaklarını önceden bilmiş ve yazmıştır. Ama insanlar o yazdığı için yaşamazlar. Dolayısıyla meleklere yazmaları emredilen kader budur.
Netice olarak iki hadis arasında bir çelişki bulunmamaktadır. Fıtrat üzere doğacak bir çocuğun sonradan anne babasına tabi olup,
Fıtrat dinini terk ederek anne ve babasının dinine tabi olması ve bunun Levh-i Mahfuzda Allah’ın ilmiyle bilinerek,
Meleklere kırk günlükten yazdırılmasının Kur’an’a uymayan ya da ters olan bir tarafı yoktur. Bu ilmi her ş her şeyi kuşatmış olan,
Allah ﷺ için olmayacak bir şey midir?