Kur’an-ı Kerim dinin genel ilkelerini, ortaya koyar, inanç ve ahlak esaslarını bildirir. Fakat ayrıntıya girmez.
📌 Hadis ve Sünnet ise; Kur’an-ı Kerim’i, “Beyan” edip açıklar ve bu açıklama işini ise; Çeşitli şekillerde yapar.
• Kimi zaman; Hadis-i Şerifler; Kur’an-ı Kerim’de belirtilen ilke-esasları destekler.
• kimi zaman; Hadis-i Şerifler; Kur’an-ı Kerim’de, Kapalı bırakılan noktaları açıklığa kavuşturur.
• Kimi zaman; Hadis-i Şerifler; Genel hükümleri belirgin hale getirir.
• Kimi zaman; Hadis-i Şerifler; Sınır getirilmeyen bazı buyruklara sınır koyar.
• Kimi zaman; Hadis-i Şerifler; Kısa ve özlü ayetleri açıklar.
Şimdi Bu söylediklerimizi kısaca açıklayalım:
• Hadis ve sünnet, Kur’an-ı Kerim’de özet halinde verildiği için kapalı görülen bilgileri ayrıntılı olarak açıklar.
Buna “Mücmelin beyânı” (veya tafsili) denir. Mesela; Kur’an-ı Kerim’de;
“Namaz kılın.” (İsra, 78) 🌟
“Namazı dosdoğru kılın.” (Bakara, 110) 🌟
“Namaz, müminlere belli vakitlerde farz kılınmıştır.” (Nisa, 103) 🌟 Buyrulmuştur. Ama;
Namazın kaç vakit kılınacağını, her bir namazın kaç rekat olduğunu, nasıl kılınacağını, Farzlarının, vaciplerinin neler olduğunu, Hangi davranışların namazı bozacağını bildirmez. Namaz kılınmasını emreden,
Bu özlü emri hadis ve sünnet açıklanıp beyan eder. Nitekim Allah Resulü;
“Benim namazı nasıl kıldığımı görüyorsanız, siz de öyle kılın.” Buyurmuştur.
Ashab-ı kiramdan; İmrân ibni Husayn (r.a)’ın, Bu konudaki açıklaması, meseleyi daha iyi anlamamızı sağlayacaktır;
Hz Ömer halife olunca, Basra halkına İslamiyeti öğretmesi için bu aziz sahabeyi oraya göndermişti.
Bir gün İmrân Müslümanlarla sohbet ederken, Cemaatten biri ona;
“Sen Kur’an okudun mu?” Diye sordu. Adam, “Evet, okudum.” Diye cevap verdi.
Bu aziz sahabe sözüne söyle devam etti. “Sen Kur’an’da akşam namazının üç rekat; Yatsı namazının dört rekat; Sabah namazının İki rekat; öğle ve ikindi namazlarının dörder rekat olduğunu gördün mü?”
Görmedim. Siz Bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrendiniz değil mi?
İşte biz de bunları “Allah’ın Resulünden öğrendik.” İmrân ibni Husayn (r.a) adama bir soru daha sordu:
“Siz paranın ve koyunun kırkta birinin zekat olarak verileceğini kur’an-ı kerim’den mi öğrendiniz?” Adam “Hayır “ dedi. Bu alim sahabe konuşmasına söyle devam etti:
Peki siz, bunu kimden öğrendiniz? Bizden öğrendiniz değil mi? Biz de bunları “Allah’ım nebisinden öğrendik.”
İmrân ibni Husayn (r.a) konuşmasını sürdürdü:
“Kullarım kabe’yi tavaf etsinler.” (Hac, 29) Ayet-i kerimesini; Kur’an-ı Kerim’de görüyorsunuz.
Peki tavafın 7 defa yapılacağını, Tavaftan sonra Hz İbrahim’in makamının arkasında iki rekat namaz kılınacağını,
Kur’an-ı Kerim’de bulabiliyor musunuz?
Bulamıyorsunuz. Peki siz, bunu kimden öğrendiniz? Bizden öğrendiniz değil mi?
Biz de bunları “Allah’ın nebisinden öğrendik.” O mecliste bulunan insanlar,
İmrân ibni Husayn’a (r.a): “Doğru söylüyorsun.” Diye hak verip teslimiyet gösterdiler.
🗨️ Bu misal bize gösteriyor ki, sünnet olmazsa Kur’an-ı Kerim, layıkıyla anlaşılıp uygulanamaz.
📌 • Kur’an-ı Kerim de; Sınır getirilmeyen bazı buyruklar vardır. Hadis ve sünnet bu buyruklara sınır getirir. Buna “Mutlakın takyidi” Denir. Mesela; Kur’an-ı Kerim’de, şöyle buyrulur:
“Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına bir karşılık ve Allah tarafından caydırıcı bir ceza olmak üzere ellerini kesin.” (Maide, 38) Ayet-i Kerime de; Sağ elin mi, Sol elin mi, Kesileceği, dirsekten mi,
el ayasından mı, bilekten mi kesileceği belirtmemiş, yani kesme fiiline sınır getirilmemiş, el kesmek için,
ne kadar malın çalınması gerektiği bildirilmemiştir. Hadis-i Şerif Konuya açıklık getirmiş ve “sağ elin bilekten itibaren kesileceğini” haber vermiştir.
Şayet hadis ve sünnet Kur’an-ı Kerim’deki bu mutlak emri sınırlandırmasaydı, hırsızın hangi elinin nereden itibaren kesileceği bilinmeyecekti.
📌 • Kur’an-ı Kerim’de; Bazı genel hükümler vardır. Hadis-i Şerif bu hükümleri belirgin hale getirir.
Buna “âmmın tahsisi” denir. Mesela; Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Kesilmeden ölen murdar hayvan size haram kılındı.” (Maide, 3) Buyrulur.
Acaba kesilmeden ölen bütün hayvanların eti haram mıdır? Yoksa bunun istisnası var mıdır? Hadis-i Şerif bağlı bu hükmün dışında tutar ve “Onun ölüsünün helal olduğunu belirtir.” Yine Kur’an-ı Kerim;
“zina eden kadın ve erkekten her birine güzel sopa vurun.” (Nur 2)
Acaba bu hüküm evli, bekar bütün müslümanları kapsar mı? Resulü Ekrem kur’an-ı Kerim’in bu genel hükümünü tahsis etmiş ve “yüz sopa uygulamasını sadece zina eden bekarlara uygulamıştır.”
📌 • Kur’an-ı Kerim’in kapalı bıraktığı için manası anlaşılmayan bazı Ayet-i Kerimeleri vardır. Hadis ve sünnet; Ayetteki bu kapalı yönleri izah eder. Buna “Müphemin tavzîhi” denir.
Mesela; Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.” (En’am, 82)
İmanlarına zulüm bulaştırmayanlar ne demektir? Bu ifade oldukça kapalıdır. Nitekim bu Ayet-i kerime nazil olunca ashab-ı kiram anlamakta zorlandılar ve Peygamber Efendimiz’e gelerek: “Hangimiz zulmetmeyiz ki?” diye üzüntülerini dile getirdiler. Bunun üzerine Allah’n Resûlü bu kapalı ifadeye açıklık getirdi ve imanlarına zulüm bulaştırmayanların “Allah’a ortak koşmayanlar” olduğunu söyledi. Bu açıklama sahabe-i güzin son derece rahatlattı.
🛑 Bu misallerde görüldüğü üzere, Kur’an-ı Kerim bazı konulara kısaca temas etmekle yetinmiş, bu hususları açıklama görevini Peygamber Efendimize ﷺ bırakmıştır.