Hadis inkârcılarının asıl amacı

Hadis inkârcılarından bir kısmı Kur’an’ın yeterli olduğu ve başka bir kaynağa gerek olmadığı düşüncesiyle hadisleri kabul etmezler.
Bir gurup da hadislerin çok az bir kısmı haricinde büyük bir çoğunluğunun uydurma olduğunu ileri sürerek inkâr yoluna giderler.
Güya bunlar Kur’an’ı savunmakta ve Resûlullah’a ﷺ atılan iftiralara inanmamaktadırlar. Resûlullah’ın ﷺ adına uydurulan rivayetleri bahane ederek sahih hadislere de itibar etmezler.

Hadis inkârı hakkında insanlara önderlik edenler ve bir de onlara tabi olanlar vardır. Hadis inkârına rehberlik edenlerin bir kısmında ilmi birikim olsa da ilimden gerçek manada nasibini alamamış kişilerdir. Şurası geçektir ki; İnsan ne kadar ilim sahibi olursa olsun,
Allah hidayet nasip etmedikçe doğruyu bulmak mümkün olmuyor. İslâm tarihi boyunca yoldan sapmış binlerce ilim sahibi geçmiştir.

İlim bazı insanlara değer katarken ve onları hidayet önderi şahsiyetler haline getirirken, bazılarının da dalaletine sebep oluyor.
İlim elde ettikçe tevazu artacağı yerde kibri artmakta ve başkalarını beğenmez hale gelmektedir. Bu insanlar kendilerinde bulunan,
ilim nedeniyle insanların teveccühünün ağırlığını kaldıramadıkları için kibir girdabında boğulmaktadırlar.

Kendi yaptıkları çalışmaları yüceltmekte ve kendi tespitlerinin ise olağanüstü bir zeka ürünü olduğunu zannetmektedirler.
Cahil insanların da taassup ile bunlara ” Hocam tespitleriniz harika. “ şeklindeki pohpohlamaları bunların kibirlerinin daha da artmasına neden olmaktadır.

Ayetleri ve hadisleri değerlendirirken artık kimseye ihtiyacı olmadığını düşünen söz konusu kişiler, ilim arttıkça âlimler liginde oynamaya başlıyor, artık âlimleri eleştirip beğenmez oluyorlar. Bu kibirleri onları artık öyle bir noktaya getiriyor ki; İslâm tarihinde,
Aklı başında gerçek ilim sahibi kimsenin söylemediği şeyleri söylüyorlar.

Bu hastalığa yakalanan insanların en son dönemlerde yaşayan örneklerinden kimileri seferi namazı inkâr etmiş, kimileri kabir azabını,
kaderi inkâr etmiş, kimileri tesettürü inkâr etmiş, kimisi Adem babamıza baba bulmuş ve hatta namaz kılsanız da olur kılmasanız da,
Diyenleri dahi olmuştur. Bu sapık görüşlerini de üstü kapanmış ya da kime tarafından tespit edilmemiş gerçekler olarak insanlara anlatmışlardır.

Bu insanlar “ Güzel sözde tesir vardır. “ düsturunu ortaya koyan örnekler oldular. Ayetleri güzel hitabet yetenekleriyle birleştirip,
Tevil ettiler ve kendilerini dinleyen ilimsiz insanları, kendi sapık fikirlerine inanmaya ikna ettiler.

Zeyd İbn Eslem şöyle demiştir: ” Ben İbn Ömer’den – Allah ondan razı olsun – işittim, şöyle diyordu, Medine’nin doğu tarafından
iki adam geldi de birer hutbe verdiler. Bunun üzerine Resûlullah ﷺ ” Şüphesiz sözün bir kısmı sihirdir ( İnsanı büyüleyicidir. )
( Buhari, Nikah 47 )

Aynen hadiste buyurulduğu gibi internet ve televizyon ortamlarında insanlar sözlerini birçok yere ulaştırabiliyor. Hadis inkârcıları da,
Buldukları bu imkânlarla hastalık fikirlerini ilimden habersiz olan cahil kalmış birçok insana ulaştırdı. Tevil ettikleri ayetlerle insanları,
sapık fikirlerine ikna ettiler. Çünkü insanların bu sapık fikirleri Kur’an ve Sünnet ölçülerinde değerlendirmelerini bırakın, en basit mantıki
değerlendirme yapacak durumları dahi kalmadı. Yani dininin değerlendirmesini yapacak hiçbir şeyleri kalmayan bir toplumu,
Sapık fikirlerle ikna etmek zor olmadı.

Hadis inkârcılarının gayesini tek bir şekilde izah etmemiz mümkün değil. Çünkü Hadis inkârına kalkışanlar farklı farklıdır.

Gayrimüslim olup, İslâm’a zarar vermek isteyenler:
Bunların amacı açık bir şekilde Allah ve Resûlunün arasını ayırmak, Ayetlerin yanlış anlaşılmasını sağlamak ve ümmeti,
Allah’ın Resûlunden koparıp, dinden uzaklaşmasını sağlamaktır. Bu insanlar gerçekte Müslüman olmadıkları halde,
Müslüman görünen ilim sahibi ve İslâm düşmanı münafıklardır. Bunların düşmanlıkları hakkında zaten şüphe yoktur.

İlim tahsil etmiş ama hidayetten sapmış önder şahsiyetler:
Bunlar iman ettiğini söyleyen Müslümanlardır. Genelde niyetleri İslâmın doğru anlaşılmasını sağlamaktır. Ama tuttukları yanlış yol,
Ve metot kendilerini saptırdığı gibi ilim ve etiketlerine güvenip, sözlerinin tesirinde kalan birçok Müslümanı da saptırmışlardır.
Niyetleri ne olursa olsun büyük bir ihanete sebep olduklarından büyük bir vebal altına girmişlerdir.

Saptırıcı önderlerin etkisinde kalan ve az bir bilgiyle onları taklit edenler:
Bu insanlar yeterli ilim olmamasına rağmen samimi bir şekilde öğrenmek niyetiyle, bu saptırıcı önderlerin batıl tevil ve güzel sözlerine,
kanarak onların rüzgarına kapılmışlardır. İyi niyetli ama cahil olduklarından gittikleri yolun doğru olduğu inancıyla, bu hastalıklı fikirleri,
benimseyerek bu fikirlerin yayılmasına bilmeden de olsa katkı sağlamışlardır.

Dolayısıyla herkes niyeti doğrultusunda yaptıklarından ve gittikleri yoldan sorumlu tutulacaktır.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın