7İman esasları, Kelime-i Tevhid’de: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Hz Muhammed Allah’ın Peygamberi.” Şeklinde öz olarak açıklanmıştır. Görüldüğü gibi imanın “Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed ﷺ Peygamberine inanmak.” Şeklinde iki esas vardır.
Aslında bir kimsenin Hz Muhammed’in ﷺ peygamberliğine inanması, imanın diğer esaslarını da kabul etmesi demektir. Zira Hz Muhammed’in ﷺ Peygamberlerin inanmak,
O’nu, Allah tarafından getirdiği bütün hususlarda tasdik etmek manasına geldiğinden, Hz Peygamber’i tekzip ile iman bir arada bulunmaz.
Hz Muhammed’in ﷺ Allah katından getirdiği kesin olarak bilinen hususları kalbiyle tasdik eden müminin imanı, icmâli bir imandır.
Başka bir ifadeyle; Kelime-i Tevhid’i veya Kelime-i Şehadet-i kalbiyle tasdik ederek söyleyen kimse, inanılması gereken hususları topluca kabul etmiştir. İcmâlen beyan edilen iman esasları, Kur’an-ı Kerim’de ve sahih hadislerde tafsilatlı olarak zikredilmiştir.
Geçerli bir iman için bu esasların hepsine inanılması zarûrudir. Söz konusu esasların bir kısmı “Amentü”de yer almıştır. İslam uleması, imanın şartlarını genel olarak 6 esasta toplamakla birlikte iman esaslarının bu 6 şarttan ibaret olmadığını açıklamışlar ve,
“Zarûrât-ı Diniyye” olarak ifade edilen hususlara inanılmasının zorunlu olduğunu belirtmişlerdir.
“Amentü”de yer alan iman esaslarından; Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine ve Ahiret gününe; İman,
Bazı ayetlerde beraberce zikredilmiştir. Aynı şekilde “Kadere iman” birçok ahirette zikredilmiş ve her şeyin kaderle ve Allah-u Teâlâ’nın takdiri ile olduğu beyan edilmiştir. Ayrıca sahih hadislerde de imanın söz konusu 6 esası beraberce belirtmiştir. Bu itibarla,
Ehl-i Sünnet, imanın 6 esasında icma etmiş, Kelâm ile alakalı kitaplarında bu konulara geniş yer ayrılmıştır.
Söz konusu 6 esasa ilaveten Muhammed’den ﷺ tevatüren sabit olan; Namaz, Oruç ve Zekatın faziyyeti; İçki ve Kumarın haramlığı gibi hususlara inanmak, haram olanları haram, Helal olanları helal görmek, İslami mevzuları hakîr görmemek ve alay konusu etmemek, Zarûrât-ı Diniyyedendir. Kısaca peygamberimizden ﷺ tevatüren naklolununan haberler Zarûrât-ı Diniyyeden olup bunlar, inanılması gereken hususlardır.
Zarûrât-ı Diniyye dediğimiz esasları kabul eden ve bunlara ters bir hareket yapmayan, tasdiki ortadan kaldıracak veya tekzibe alâmet olan bir faaliyette bulunmayan kimsenin ahiretteki son durağı cennettir. Zira; Ayeti Kerimede; “Erkek veya kadın her kim mümin olarak Salih amel işlerse cennete gireceklerdir.” (Mümin, 40) buyrulmaktadır. Ayrıca hadis-i şeriflerde de zina ve hırsızlık gibi büyük günahları işleyen müminlerin cennete girecekleri bildirilerek Bir Müslümanın günahının cezasını çekip bitirdikten sonra Salih amelinin karşılığını görmek üzere cennete gideceği açıklanmıştır. Ancak Müslümanların bazısı doğrudan cennete girmekle birlikte, günahlarının cezasını dünyadaki sıkıntılar ile tamamlayamayan,
Mahşerde de şefaate veya Allah’ın rahmetine Nail olmayan Müslümanlar ise cehennemde cezalarını çektikten sonra iman ve Salih amellerinin mükafatını almak için cennete gireceklerdir.