Kur’an’da geçmemesini gerekçe göstererek hakikatlerin var olmadığını iddia etmek temelden arızalı yaklaşımdır. Zira, bul tutumun ardında Sünnetin delil oluşunun inkârı yatmaktadır. Hz. Peygamber’e mutlak anlamda itaat edilmesi gerektiğini ifade eden onlarca ayete rağmen, Efendimizin bu beyandaki ifadelerinin bağlayıcı olmadığından bahsetmek müstakim bir mümin tavrıyla bağdaşmaz.
Üstelik, dinde bir şeyin sabit olup olmadığı meselesine bu mantıkla yaklaştığımızda şu tarz sorulara muhatap olmamız kaçınılmaz olacaktır:
Dinde bir şeyin sabit olabilmesi için yegane kaynak olarak Kur’an’da bulunması gerektiği, Kuranda bulunmayan şeyin hakikat olamayacağına dair bir ayet mi var?
Bu tarz meselelere ‘Kur’an’da yok‘ mantığıyla yaklaşanların elinde böylesine kesin bir ayet olmalı değil midir?
Din adına söylenenlerin mutlaka Kur’an’da bulunması gerektiğine dair genellemeyi kabullenebilelim.
Ayrıca bir şeyin dinen sabit olabilmesi için Kur’an’da bulunmasının zorunluluğunu kabul ettiğimizde, bilcümle ibadetlerin tafsilâtı, hayızlı kadının -ondan uzak durulmasının dışındaki ahkâmı, hasta adamın nasıl namaz kılacağı, Cuma namazı ve nasıl kılınacağı, cenaze işlemlerinin nasıl yapılacağı, alışverişin tüm detayları ve güncel muamelât konularının tüm tafsilatı ile cevabı, uzak durmamız gereken ve durmazsak bize Allah’ın harp açacağını ilan ettiği faizin ne olduğu, seferdeyken kâtip bulamadığımızda almamızın helal kabul edildiği rehinle ilgili meseleler, Günümüzün en yaygın muamelelerinden biri olan kira akdi ve nasıl yapılacağı, yine en yaygın müesseselerden şirket, vakıf ve bunların ahkâmı, emanet mal konusunda ki tazmin ve diğer konular, gasbın ahkâmı, ödünç vermede riayet edilmesi gereken hususlar, hünsanın ahkâmı gibi meseleleri Kur’an’da bulabilecek miyiz?
Bulamayacağımızı rahatlıkla söyleyebileceğimize göre, insanlar arasındaki en meşhur muamelelerden olan tüm bunların gayr-ı İslami olduğunu mu savunacağız?
Demek ki; Kur’an’da geçmemesini gerekçe göstererek hakikatlerin var olmadığı söylenemez. Zira bunu iddia olarak ortada attığımızda yukarıda zikredilenler gibi daha birçok meselenin de Kur’an’da yer almadığı şeklindeki gerçek ile karşı karşıya kalmış oluruz ki, bu müşkilin halledilebilmesi için de, “Bütün bunların sünnette yer aldığını” söylemekten başka çaremiz kalmayacaktır.