Allah-u Teâlâ zatına yemin ederek; kişinin, Peygamber Efendimizin ﷺ verdiği bir hükümde kalbinden darlık hissetmediği ve O’nun hükmüne razı olmadığı müddetçe, İmanın tadını asla alamayacağını bildirmiştir. Ta ki Peygamber Efendimizin ﷺ emirlerine ve yasaklarına teslim olana kadar;
Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. ,-(Nisa, 65)
Durum bu iken O’nun ﷺ verdiği hükme tabi olmak şirke mi götürür? Bilakis O’nun ﷺ hükmüne tabi olmak tevhidin bizatihi kendisine ve ilahi hükümlere teslimdir. Çünkü Peygamberin ﷺ insanlar arasında hüküm vermesi ancak Allah-u Teâlâ’nın O’na ﷺ izin verdiğinden sonradır. Bunu Allah-u Teâlâ,
şu ayetinde beyan etmiştir.
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma. (Nisa, 105)
Senin gördüğün şekilde dememiştir. Şayet böyle deseydi o zaman; Allah-u Teâlâ’nın,
“Hüküm ancak Allah’ın’dır” Ayetine muhalif olurdu.
Şüphesiz Peygamber Efendimiz ﷺ, Allah-u Teâlâ’nın kulu ve elçisidir. Kendi nefsinden şeriat ve hüküm koymaz. Peygamber Efendimizin ﷺ sünneti ile, Hüküm vermesi Allah-u Teâlâ’dandır.
Peygamber Efendimizin ﷺ hükmü, Allah-u Teâlâ’nın hükmüdür. Peygamber efendimize ﷺ itaat,
Allah-u Teâlâ’ya itaattır. Bunu Allah-u Teâlâ, Şu buyruğunda anlatıyor;
Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik. (Nisa, 80)
Kim de; Peygambere itaat etmezse, Allah’a itaat etmemiş olur. Her ne kadar; “Müslümanım ve itaat ediyorum.” Dese bile. Peygamber Efendimizin ﷺ sünnetini, Reddeden bu mealciler de,
Peygamber Efendimizin ﷺ Emir ve yasaklarına, Tabii olmuyor ve itaat etmiyorlar.
Onlar Peygamber Efendimize ﷺ nasıl iman ettiklerini iddia ederler? Şüphesiz Allah-u Teâlâ,
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. (Nisa, 59)
Hevâlarına Tabii olup, akıllarını ilah edinen, Mealciler hakikatte şirke, imandan – tevhidden,
Daha yakındır. Çünkü onlar, hadis bile olsa, Fâsid akıllarına ve hevâlarına muhalif olan, Her şeyi reddediyorlar. Allah-u Teâlâ bunların benzerlerinden şöyle söz ediyor;
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? (Furkan, 43)
Çünkü, bunların çoğunluğu teşri hakkını, Milletin hakimiyetine veriyorlar. Bu ise Allah-u Teâlâ’nın;
“Hüküm ancak Allah’ındır.” Ayetine muhaliftir.
Allah-u Teâlâ’nın da buyurduğu gibi, Peygamber Efendimizin ﷺ vazifesi hükümleri beyan etmektir.
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.
(Nahl, 44)
Peygamber Efendimizin ﷺ hükmünün, Beyanına tabii olan bir kişi, Nasıl olur da Allah’ın indirdiğinin dışına,
Nispet edilir? Halbuki Allah-u Teâlâ, Birçok ayette, Peygamber Efendimize ﷺ, İtaati ve tabi olmayı emredendir.
🤲🏾 Bu yamuk ve bozuk fikirden; Allah’a sığınırız.