!!.HANGİ HADİSE İNANACAKLAR.!!

Hadis inkarcılarının Hadis inkarına delil olarak aldığı ayetleri nasıl saptırdıklarını ayetlerin tefsirinden sonra daha iyi anlamış olacağız. Ayetlerin nüzul sebebini ve Resulullah ve ashabının ayetlerden ne anladığına bakmadan ayetleri doğru anlamak mümkün değildir. Oysa hadis inkarcıları sırf akıllarını ve mantıklarını rehber edinerek ayetleri anlamaya çalıştıklarından ayetlerden Hiç alakası olmayan anlamlar çıkarmaktadır.

Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar? ( Murselat, 50 )

Bu ayette geçen hadis kelimesi çarpıtılarak,
“Allah’ın ayetlerinden sonra hangi Hadise inanacaklar?” İfadesinden, hadislerin Kur’an tarafından da kabul edilmeyeceği anlamını çıkarmaktadırlar. Oysa ayette geçen hadis kelimesi, lügavi olarak söz haber anlamına gelmektedir. Bu ayette geçen hadis kelimesini Resulullah’ın hadislerine tevil etmek büyük bir cehalettir.

Ayrıca Allah hadis kelimesini kendi ayeti içinde kullanmıştır.

Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir….. ( Zümer, 23 )

İmam kurtubi bu ayeti şöyle tefsir ediyor.
“Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar.” Yani mucize olan, Allah Resulünün doğruluğunun kesin delili olan Kur’an tasdik etmezlerse neyi tasdik edecekler. Neyi doğrulayacaklardır?

İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar? ( Casiye, 6 )

İbn Kesir bu ayeti şöyle tefsir ediyor.
“Allah buyurur ki; İşte bunlar Allah’ın ayetleridir. İçindeki hüccet ve delillerle kur’an’dır. Onları, sana hak ile okuyoruz. Haktan gelen gerçeği içermektedirler. Madem ki onlar bu ayetlere iman edip boyun eğmemektedirler; o halde Allah’tan ve Allah’ın ayetlerinden sonra onlar hangi söze inanacaklardır? Yalancı, günahkar her kişinin vay haline. Kalvinde yalancı, çokça yemin eden, alçak; söz ve fiillerinde günahkar olanların, Allah’ın ayetlerini inkar edenlerin vay haline. Kendisine okunan Allah’ın ayetlerini dinleyip de sonra onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta ( küfür, inkâr, büyüklenme ve inatlaşma da ) direnir. Ona ( kıyamet günü Allah katında ) elim ( yakıcı, elem verici ) bir azabı ( haber verip ) Müjdele. Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde ( Kur’an’dan bir şey ezberlediğinde ) onu ( inkâr edip ) alaya alır. İşte onlara ( Kur’an’ı hor görüp alay etmeleri karşılığında ) horlayıcı bir azap vardır.”

Tefsîrü’l-Münîr isimli eserde de ayetler şöyle tefsir ediliyor;

✍🏽 Bu kitap aziz ve hakim olan Allah tarafından indirilmiştir. ( Casiye, 2 )

Şüphesiz ki bu Kur’an, güçlü ve garip olan Allah tarafından indirilmiştir. O, asla mağlup olmaz, tedbiri, her şeyi yerli yerine koyması ve kullarının faydasını sağlamasıyla hikmet sahibidir.
Bu iki sıfatı Allah’a ispat etmek, O’nun bütün mümkünata Kadir olduğunu, bütün bilinebilecek hey hususu bildiğini ve hiçbir şeye ihtiyaç olmadığını gösterir. Dolayısıyla O’ndan boş ve batıl bir şey meydana gelmez. Sonra Yüce Allah, İzzet ve hikmetinin gereğini zikrederek şöyle buyurdu;

✍🏽 Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok ayetler vardır. ( Casiye, 3 )

Yani hiç şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, Allah’ın varlığına, birliğine ve Yüce kudretine kesin deliler vardır.
Bu, kevnî bir delildir. Sonra da Allah insanın kendisinde bulunan delili zikretti ve şöyle dedi:

Sizin yaratılışınızda ve Allah’ın yeryüzünde yardığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ayetler vardır.
( Casiye, 4 )

Yani şüphesiz ki, örneği geçmiş bir varlık olmaksızın sizin yaratılmanızda; zatı ve beşeri sıfatları tam bir insan haline gelinceye kadar, çeşitli yaratılış meyhanelerinden geçmenizde, yeryüzünün çeşitli bölgelerinde; sıcaklık, soğukluk ve normal olan farklı iklimlerde; yağışlı ve kuru arazilerde birtakım canlıların yaratılışında,
Hiç şüphesiz Yüce yaratıcının kudret ve hikmetini gösteren gayret açık pek çok ayet ve ibret verici deliller vardır. İman edip, Hakkı kabul eden kesin iman sahipleri bunlardan ibret alırlar ve imanları kat kat artar, Allah’ın emirlerine boyun eğeler ve iman, kalplerinde sabit dağlar gibi kökleşir, hiçbir şüphenin bulunmayacağı kesin imanı elde etmiş olurlar.

✍🏽 Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmiş olduğu rızıkta ve ölümden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgarları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır.
( Casiye, 5 )

Yani Şüphesiz gecenin ve gündüzün farklı oluşu ve birbirlerini takip edişinde; uzunluk, kısalık, sıcaklık, soğukluk, aydınlık ve karanlık açısından farklı oluşunda; Allah’ın bulutlar vasıtası ile yeryüzüne indirmiş olduğu yağmurla, kullarının emrine çeşidi sayılmayacak kadar vermiş olduğu bitki ve rızıkta; rüzgarların değişik yönlerden ve değişik hallerde estirilmesinde; bazen güneyden, bazen kuzeyden; bazen sıcak, bazen soğuk, bazı zamanlar faydalı, bazı zamanlar zararlı, bütün bunlarda, Allah’ın varlığına, birliğine ve kudretine açık hüccetler ve büyük deliller vardır. Bunlar hakkında düşünen ve bunların ardındaki gerçeklerini anlayan üstün akıl sahipleri genelde bunlardan istifade ederler. Cahiller ve inatçı kimseler ise, bundan yararlanamazlar.

İşte böylece bu ayetleri düşünenler, imanın aslını kalplerine yerleştirerek kesin imana, oradan da aklın ve düşüncenin Kemale ermesine yükselirler. Bu, yüce bir hale yükseliş olup, Kamil müminlerin sıfatıdır.

Sonra Yüce Allah, bu ayetlerden alınacak ibreti şu sözüyle veciz bir şekilde ifade ediyor;

✍🏽 İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah’ın ayetleridir. Artık Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar? ( Casiye, 6 )

Yani zikredilen bu ayetler Allah’ın hüccetleri, Delilleri ve apaçık ayetleridir. Ey Peygamber! O ayetleri sana, açık gerçeği içinde bulunduğu halde, okuyoruz. Bütün beşerin istifade etmesi için sana indirdiğimiz Kur’an’da Biz gerçeği ispat ediyoruz ve bizim söylediğimiz doğrudur. O halde insanlar Allah’ın sözü ve kelamı olan ayetlere inanmazlar ve boyun eğmezlerse, Bundan sonra hangi söze inanıp, tasdik edecekler?

✍🏽 Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama , Allah’ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki, bundan sonra artık hangi söze inanacaklar? ( Araf, 185 )

“Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?” Muhammed’in ﷺ Allah katından getirmiş olduğu bu sözü doğrulamadılarsa; artık Muhammed’in ﷺ Allah katından kitabının ayetleri ile getirmiş olduğu korkutma ve sakındırmadan sonra bunlar hangi korkutmadan, hangisi sakındırmadan çekinip, artık hangi söze inanacaklardır?

“Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?” Yani insana hak ve batıl arasındaki farkı anlatan Kur’an nazil olduğu halde, Kur’an’ı okuyarak ve dinleyerek iman etmeyen bir kişiye başka hangi şey doğru yolu gösterebilir ki? Bunlara artık Ne anlatsam kâr etmez anlamına gelmektedir.

Yüce Rabbimiz Kur’an’da birçok ayette,
Resule, içinde bir sıkıntı duymaksızın tabi olmayı, neyi emrederse yapmayı ve neyden de men ederse sakınmayı bildirirken, ona itaat etmeyi kendisini itaat etmek olarak belirtirken, rızasını ve sevgisini kazanmanın yolunun Allah’ın Resulüne itaatten geçtiğini vurgularken, nasıl olur da bu emirlerin tersine Resulullah’ın sözlerinin kabul edilmesini istemez?

✍🏽 O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kur´an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. ( Necm, 3-4 )

Bu ayette göre hevasından konuşamayacağı kesin olan ve peygamberlik gelmezden önce dahi yalan söylemediği bildirilen ve güzel ahlakı övülen bir Resulün sözleri nasıl olur da reddedilen bir söz olur?

Bu iddiada bulunanlar, Allah’ın Resulünü sadece Kur’an’ı nakleden ve başka hiçbir yetkisi olmayan bir postacı olarak kabul etmiş olurlar. Ancak bu İddia, sahibini hiç şüphesiz kâfir yapar. Zira bu hususta gelen ayetleri inkar etmek anlamına gelir.

Bir başka yönüyle daha ayetlerdeki kastın hadis inkarcıları tarafından yalnış anlaşıldığını izah edelim;

✍🏽 (O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. ( Nahl, 44 )

Şayet Kur’an dışında hiçbir söz kabul edilmeseydi, Resulullah’ın indirileni açıklamasından bahsedilmezdi. Çünkü Kur’an dışındaki her açıklama Resule ait sözler demektir. Hiçbir söze gerek yok ise,
Resulullah’ın sözünün de bir anlamı yoktur.
Resule tabi olma emirleri sadece onun yaptığı amelleri değil, aynı zamanda onun sözlerine de tabi olmayı gerektirir. Ameline itaat emredilenin sözüne de itaat emredilmiş demektir.

Dolayısıyla ayet de geçen ( Casiye, 6 ) hadis kelimesinin, Resulullah’ın hadisi ile hiçbir ilgisi yoktur.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın