İslâm dinini yeni kabul eden bir insanın eline Kur’an-ı Kerimi tutuşturun ve bu kitap Allah’ın kitabı, bize gönderdiği emir ve yasakları içeriyor, al bunu ve buna göre hayatını tanzim et deyin. O kişinin İslâm’ı tam olarak kavrayıp, Allah’ın istediği bir kulluk yapabilmesi mümkün olmaz. Birçok ayeti ya yanlış anlayacak ya da yanlış tevillere gidecek ya da bazı ayetleri anlamayıp içinden çıkamayacaktır.
Evet, Kur’an, İslâm dininin yaşanabilmesi için her şeyi ihtiva etektedir. Ancak bu muhteviyatı açıklamak ile görevli olan,
Allah’ın elçisinin de açıklamalarına ihtiyaç vardır. Yani İslâm dinini doğru yaşamak isteyen bu bütünlüğe göre hareket etmek mecburiyetindedir.
Resûlullah ﷺ kafasına göre Kur’an’dan hüküm çıkaranlar için şöyle buyuruyor: ” Kur’an’dan kendi rey ve hevesine göre hüküm çıkaran isabet etse de hata etmiştir. “ ( Ebu Davud, İlim 5 ; Tirmizî, Tefsir 1 ))
Ömer – Allah ondan razı olsun – fakih ve müfessir olduğu için Abdullah İbn. Abbas’a – Allah ondan razı olsun –
” Bu ümmetin kitabı, Resûlu ve kıblesi bir olduğu halde neden Kur’an’dan farlı hükümler çıkarmaktadırlar? “ diye sorar. Abdullah İbn. Abbas’a – Allah ondan razı olsun – cevap olarak: ” Ya Emire’l Müminin! Biz kur’an’ı ne sebeple inzal edildiğini bilerek,
okuyor ve Resûlullah’ın ﷺ uygulamalarını bilerek anlıyoruz. Bizden sonra öyleleri gelecek ki, ayetlerin ne sebeple nazil olduğunu bilmeyecekler ve Allah Resûlünün sünnetini bilmeyecekler. Her topluluk ayetlerle ilgili kendi görüşünü öne çıkaracak. Farklı görüşler ortaya çıkınca da ihtilaflar çoğalacaktır. “
Ali – Allah ondan razı olsun – bir gün yanlış hüküm veren bir kadıya rast gelir ve ” Sen nâsih ve mensuh nedir bilir misin? “ Kadı ” Hayır, bilmiyorum “ deyince ” Sen kendini de fetva verdiğin kişiyi de helak ettin. “ der. ( Beyhaki, Medhal 163 )
İmam Şafii – Allah ondan razı olsun – bunu rivayet ettikten sonra der ki: ” Kur’an’daki nâsih ve mensuhlar ancak Sünnetle bilinir. Bu nedenle sünneti bilmeyen nâsih ve mensuhu da bilmez. “
Yine bu nedenledir ki, İbnu’l-Mübârek – Allah ondan razı olsun – ” Kişi ne zaman fetva verebilir? “ diye soran birisine:
” Hadisleri biliyor ve içtihat edebilir bir seviyede ilim sahibi ise o zaman fetva verebilir. “ ( Beyhaki, Medhal 179 )
diye cevap vermiştir.
Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. ( Enam, 38 )
Hadis inkârcıları bu Ayeti öne sürüp ” Kur’an’da her şey var, sünnete gerek yok. “ diyerek hadisleri reddediyorlar. Oysa bu Ayetin açıklaması, onların anladığı gibi değil. Bu Ayette kastedilen Levh-i Mahfûz da her şeyin kayıtlı olduğu ana kitaptır.
Ayet-i Kerimede zikredilen ve sonra onlar “ Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. “ diye tercüme edilen cümlesi, Abdullah İbn. Abbas ve Dehhak tarafından: ” Sonra onlar, öldürülüp, Rableri huzurunda bir araya getirilecektir. “ izah edilmiş, diğer bazı alimler tarafından ise: ” Onlar, kıyamet gününde diriltilip, Rableri huzurunda bir araya getirilecektir. “ izah edilmiştir.
Bu hususta Ebu Hureyre diyor ki: ” Allah, kıyamet gününde hayvanları, kuşları ve bütün yaratıkları bir araya toplayacaktır, O gün Allah’ın adaleti öyle bir dereceye ulaşacaktır ki, boynuzsuz hayvanların hakkını boynuzlu olanlardan alacak ve buyuracaktır ki: ” Hepiniz toprak olun. ” İşte bu nedenle Kâfir olan insan: ” Keşke ben de toprak olsaydım. ” diyecektir.
( Tebarani )
Resûlullah ﷺ buyuruyor ki: ” Sizler, kıyamet gününde hakları mutlaka sahiplerine vereceksiniz. Öyle ki; boynuzsuz koyunun, kendisini boynuzlayan, boynuzlu koyundan hakkı alacaktır. ” ( Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 2. cilt s: 235, 301 )
Dolayısıyla sünnetler bir tarafa bırakılarak tek başına Kur’an ile yetinmekle İslâm’ın doğru anlaşılıp yaşanabilmesi mümkün değildir.