İslam düşmanları geçmişten günümüze kadar her zaman şu soruyu gündeme getirdiler.
” Madem hadisler Kur’an gibi İslâm’ın bağlayıcı bir esası ise neden Allah Resûlü’nün ﷺ döneminde yazılmadı ve hatta yazılması yasaklandı? “
Bu sorularının cevabı için yanlış anladıkları ve ilmi değerlendirme yapmadan, işlerine geldiği gibi kabul ettikleri,
Hadisleri delil olarak kulandılar. Ve aksi yöndeki delilleri hiç gündeme getirmeyip, ilmi açıklamaları da olsa,
Örtbas ederek konuyu saptırıp, Kur’an ve sünneti birbirinden ayırdılar. Böylece insanların nazarında sünnetin dindeki yerini düşürmeye çalıştılar. Ve bunda da birçok insanı saptırarak başarılı oldular.
Oysa meseleyi ilmi bir çerçevede incelediğimizde, konunun hiç de öyle olmadığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Hadisler de Allah’ın Cibril ( aleyhisselam ) vasıtasıyla elçisine bildirdiği emirlerdir. O Din adına hiç bir şeyi,
Kendi hevâ ve hevesinden konuşmamıştır. Zira hadislerin korunacağı vaad edilen, Kur’an’ın açıklaması hükmünde olduğundan hadislerin de kıyamete kadar korunacak olması bir zorunluluktur.
İslâm’ın ilk dönemlerinde, Kur’an ve hadisleri birbirine karıştırabilme ihtimali olduğu için Resûlullah ﷺ, yazılmasını yasaklamıştır. Çünkü Müslümanlar vahiy ile ilgileniyor ve nasıl amel etmeleri gerektiğini zaten Resûlullah’tan ﷺ
Öğreniyorlardı. Ayrıca rivayetlerden bu yasağın vahiy kâtiplerini ilgilendiren bir yasak olduğu anlaşılıyor. Çünkü inen ayetleri sadece vahiy kâtipleri yazıyordu. Yani her önüne gelenin yapacağı bir vazife olmadığı gibi,
Ayetleri yazmak için görevlendirilen kâtipler ancak bunu yapabiliyordu. Hadislerin yazılmasını yasaklayan rivayetler ilk dönemlerde olmuştur.
Resûlullah ﷺ ” Benden bir şey yazmayın kim benden Kur’an’dan başka bir şey yazdıysa onu imha etsin. “
( Müslim, Zühd bab 72/3004 ; Ebu Davud, ilim bab 3/3647 3648 )
Ebu saîd el hudrî ( radıyallahu anh ) rivayete göre, şöyle demiştir; ” Resûlullah’den ﷺ hadisleri yazmak hususunda izin istedik fakat bize izin vermedi. ” ( Müslim, Zühd 17 ; Tirmizi, ilim 11 )
Zeyd ibn Sâbit’ten gelen rivayet şöyledir; Zeyd ibn Sâbit bir defasında Muaviye’nin yanına girdiğimde,
Muaviye kendisine bir hadis sormuş ve yazılmasını istemiştir. Bunun üzerine Zeyd ibn Sâbit;
Resûlullah ﷺ bize hadisinden bir şey yazılmamasını emretti demiştir.
Böyle olmayan insanlar için hadislerin yazılmasının yasaklandığı vâki değildir.
Aksine yazmalarına ruhsat verilmiş hatta emredildiği de olmuştur. Bu rivayette söz konusu olan Zeyd ibn Sâbit,
Vahiyden başka bir şeyin yazılmasının kendilerine yasaklandığı vahiy kâtiplerindendir.
Hadislerin yazılmasına cevaz veren hadisler
Abdullah ibn Amr’dan – Allah ondan razı olsun – nakledilmiştir. Resûlullah’dan ﷺ duyduğum her şeyi yazıyordum.
Amacım bunları ezberlemekti. Kureyş beni bundan men etti. Şöyle dediler;
” Sen Resûlullah’dan ﷺ duyduğun her şeyi yazıyorsun. Halbuki O, bir beşerdir, rıza halindeyken olduğu gibi,
gazap ( öfkeli ) halindeyken de konuşabilir. ” bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim ve durumu Resûlullah’a ﷺ,
Anlattım. Resûlullah ﷺ parmağıyla ağzına işaret ederek;
” Yaz, nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki bundan ( ağzımdan ) hakkın dışında bir şey çıkmaz. “ buyurdular. ( Ebu Davud, ilim 3/3646 ; Darimî mukaddime 13 )
Ebu Hureyre – Allah ondan razı olsun – anlatıyor; ” Ensar’dan bir adam Resûlullah’ın ﷺ meclisinde oturur,
Resûlullah’tan ﷺ hadis dinler, hoşuna gider fakat ezberleyemezdi. Resûlullah’a ﷺ bu durumdan yakındı;
” Ey Allah’ın Resûl, senden bir hadis dinliyorum hoşuma gidiyor; Ancak ezberleyemiyorum. “
Bunun üzerine Resûlullah ﷺ; ” Elinin yardımına müracaat et. “ buyurdu ve eliyle yazmasını işaret etti.
( Tirmizî, ilim 12 )
Ebu Hureyre – Allah ondan razı olsun – anlatıyor; Resûlüllah’ın ﷺ sahabelerinden hiçbir kimse benden daha fazla,
Hadis rivayet etmiş değildir. Abdullah ibn Amr hariç. Çünkü o yazıyordu, ben yazmıyordum.
( Buhârî, ilim 39 ; Tirmizî, ilim 12/2668 )
Ebu zer – Allah ondan razı olsun – ensesini göstererek şöyle demiştir;
” ( Beni öldürmek için ) kılıcı şuraya koysanız, ben de Resûlullah’tan ﷺ işitmiş olacağım bir sözü,
siz işinizi tamamlayıncaya kadar infaz edebileceğimi, yani ilan edebileceğimi bilsem yine infaz ederim. “
( Buhârî, ilim 11 )
Resûlullah ﷺ hadislerin yazılmasını umûmî bir ifade ile yasak etmişti. Zira O’nun sözleri Ashâb-ı kiramın,
hepsine yönelikti. Ashâb-ı kiram ise, öğrenme, ezberleme salih olma ve amel bakımından birbirinden farklı idi.
Hafızası kuvvetli olanların, öğrendiklerini yazı ile hadisleri garanti altına alacağı, hafızası sağlam olmayanların ise,
Yazarak kayıt altına almaları düşüncesiyle, Resûlullah ﷺ bazı sahabeye hadislerin yazılması için özel olarak,
izin vermiştir. Bu durumdan Resûlullah’ın ﷺ zamana ve şahıslara göre emir ve yasaklar koyduğu anlaşılmaktadır.
Bir başka görüş ise, ilk dönemlerde Kur’an ayetleriyle karışma endişesinden dolayı hadislerin yazılması Resûlullah ﷺ tarafından yasaklanmıştı. Daha sonra Müslümanların sayısının çoğalması, Kur’an hakkındaki
Bilgilerin artması, bu endişeyi ortadan kaldırdığı için hadislerin yazılmasına cevaz veren hadisler, yazılmasını yasaklayan hadisleri nesh etmiştir.
Sahabeler ne zaman ki, Kur’an ayetleriyle hadisleri ayırt edebilecek seviyeye ulaştılar, ondan sonra hadislerin,
yazılması konusunda kendilerine yazma izni verilmiştir. Sahabe arasındaki hadis yazımı konusundaki yazma yasağının sebebi Kur’an ile hadislerin birbirine karıştırılarak Ehl-i kitabın düştüğü duruma düşme endişesidir.
Bu nedenlerle hadislerin yasaklanmasına rağmen sahabeden bazıları hadisleri yazmamışlar,
bazıları yazmaktan vazgeçip, yazdıklarını imha etmişlerdir. Hatta bazıları da hadislerin yazılmaması konusunda,
bizzat karşı çıkmışlardır.
Sahabenin böyle yapmasının nedenleri üzerinde düşündüğümüz zaman, bazı sahabelerin mesuliyet altına girmekten çekindikleri ve bazılarının da hadis yazılması hususundaki oluşabilecek başıboşluk nedeniyle,
İslâm’a bulaşabilecek yanlışlıklara karşı tedbir aldıklarını anlıyoruz.
.