Hadis inkârcılarına duyulan güven

Her konunun hem âlimi hem de cahilinin olması doğaldır. Dinimizin de ilmî alanda üst seviyeye ulaşmış âlimleri arasında bu ümmete dinin anlaşılmasında ışık tutanları da olmuştur, dalalete sürükleyenleri de.

Halk arasında âlim veya profesör denilince şer’i olsun beşeri olsun onların her şeye vakıf olduğu fikri hakimdir. Bu yüzden insanlar arasında herhangi ir vasıf ve etiket sahibi olmuş kişiler hakkında ifrat ve tefrite gidilmiştir. Bu ifrat, profesör, doçent v.b vasıflara
sahip insanların dinde hata yapabilecekleri düşünülmeksizin otorite kabul edilmelerine neden olmuştur. Neticede hata yaparak
amel de etseler bu insanların sebep oldukları sapık fikirler dindenmiş gibi kabul edilerek yayılıp gitmiştir. Bu insanların etiketleri nedeniyle insanlar arasında saygı gösterilen bir konumları olduğu için, kendileri saparken bir çok insanı da beraberinde saptırmışlardır.

Hadis inkârcısı bir profesörün asırlardır gelmiş geçmiş bir çok âlimleri eleştirirken ve onları cahillerin önüne atarken ne kadar ilimden, edepten ve insaftan uzaklaştıklarına şahit olduk. Hadis âlimlerimizi uydurma rivayetleri kitaplarına almakla eleştiren bir profesörün, Kur’an’a muvafık diyerek uydurma bir rivayeti delil getirmesi ile ne kadar hadis cahili olduğuna şahit olduk.
Hem Arapça dil bilgisi olarak hem Kur’an bilgisi olarak ve tefsir ilmi noktasında asla yanına yaklaşamayacağı âlimleri,
Kur’an’ı doğru anlamamak ve hadisleri Kur’an’a arz etmemekle suçlayanlara şahit olduk.

Bütün mezhep imamlarının ve hadis âlimlerinin ittifakla kabul ettikleri hususlardaki sahih rivayetleri dahi Kur’an’a uymuyor diyerek alaycı bir yaklaşımla reddettiklerine şahit olduk.

Bu adamlar on dört asır öncesinde inmiş ve asırlardır en ince detayına varıncaya kadar ele alınarak haklarında binlerce kitap yazılmış meselelerde bile, yeni keşifler yaparak kimsenin tespit edemediğini kendilerinin tespit ettiğini zannetmişlerdir. Oysa adamlar, ilmi hiç bir alanda bir çırpıda sildiği âlimlerin yanına dahi yaklaşamayacak durumdaydılar.

Bu zihniyete sahip insanlar, özellikle akademik kariyer yaparak profesör ya da doçent etiketi ile televizyon kanallarında, gazetelerde, ve sosyal medya alanlarında bir çok imkan buldular. İlimden habersiz insanlar da bu etiket sahibi kişilerin büyük âlimler olduklarını zannettiler. Ve onlara büyük güven duyarak söylediklerinin doğruluğuna ikna oldular. Ve bunlara tâbi olan insanlar da onlardan öğrendikleri bilgilerin sosyal medya ve internet ortamında her tarafa yayılmasına neden oldular.

Oysa dinin tahrifatı hep âlim zannedilen şahsiyetler tarafından yapılmıştır. Cahil insanların sözüne zaten kimse itibar etmez ve peşinden gitmez.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın