Güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar

Abdullah İbn Amr – Allah ondan razı olsun – Resûlullah ﷺ buyurdu ki: ” Öğlenin ( başlama vakti ), güneşin ( Tepe noktasından batıya ) meylettiği zamandır. Kişinin gölgesi kendi uzunluğunda olduğu müddetçe öğle vakti devam eder, yani ikindi vakti girmedikçe. İkindi vakti ise güneş sararmadıkça devam eder. Akşam vakti ufuktaki aydınlık ( şafak ) kaybolmadığı müddetçe devam eder. Yatsı namazının vakti, orta uzunluktaki gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti ise fecrin doğmasından başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder. Güneş doğdu mu namazdan vazgeç; Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasından doğar. “
( Müslim, Mesâcid 173, 612 ; Ebu Davud, salat 2, 396 )

İnkârcı diyor ki: Güneşin şeytanın iki boynuzu arasından doğması saçma. Ayrıca bunun namaz kılmakla ne ilgisi var ki güneş doğarken namaz kılınmasın? Ayrıca hem şeytanın insanın damarlarında dolaştığını söylüyor hem de güneşin iki boynuzun arasından doğacak kadar büyük olduğunu kabul ediyorsunuz. Yani şeytanın göklere kadar uzanan boynuzları olması ve yeryüzünden kat kat büyük olan güneşin onun iki boynuzu arasından çıkması saçma.

Açıklama:
Hadisi doğru anlyabilmek için öncelikle şeytanın vasıflarını bilmek gerekiyor. Kur’an’da ifade edildiği üzere şeytan cin taifesindendir.

Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir! ( Kehf, 50 )

Şeytan, cinlerden olduğuna göre konumuzu aydınlatması için, cinlerin yaratılışı hakkında kısa bir bilgi verelim.

Cin: Sözlükte ” Gizli ve örtülü varlık, görülmeyen şey ” anlamına gelen Cin, terim olarak duyu organlarıyla algılanamayan, çeşitli şekillere girebilen; Ateşten yaratılmış , manevi, ruhani ve gizli verilen bir addır.

Gözle görülmeyen fakat varlığı kesin olan, azgınlık ve kötülükte çok ileri giden, kibirli, asi, insanları saptırmaya çalışan cinlere ise şeytan adı verilir. Şeytanın gerçek bir varlığa ve bir bedene sahip bulunup bulunmadığı hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Ancak varlığını ve mahiyetini tam olarak idrak etmemiz mümkün değildir.

Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti…… ( Enfal, 48 )

Bu ayet hakkında Kurtubi tefsirinde şöyle diyor: Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve şöyle demişti: ” Bugün insanlardan sizi yenebilecek yoktur. Ben de muhakkak sizin yardımcınızım. “ iki ordu birbirini görünce, iki topuğu üstüne gerisin geri kaçarak
” Benim sizinle hiçbir ilişkim yok. Gerçekten ben sizin göremeyeceğinizi görüyorum. Ben, muhakkak Allah’tan korkarım. Allah, cezası çok şiddetli olandır. ” demişti.

Rivayete göre şeytan o gün, onlara, Sürâka abn Mâlik İbn Cû’sum suretinde görünmüştü. Sürâka ise İbn Kinâne oğullarından idi. Kureyşliler, Bekr oğullarının arka taraflarından gelip kendilerine saldıracağından korkuyorlardı. Çünkü bekroğullarından birini öldürmüşlerdi. Şeytan onlara görününce: ” Bugün insanlardan sizi yenebilecek yoktur. “ şeklinde ayet-i kerimede ki sözlerini söyledi. Dahhak der ki: ” Bedir günü İblis onlara sancağı ve askerleriyle geldi. Kalplerine asla yenilmeyecekleri ve atalarının dini üzerine çarpıştıkları telkinleri verdi. “

Resûlullah ﷺ buyurdu ki: ” Şüphesiz şeytan ademoğlunun içinde kanın dolaştığı gibi dolaşır. “ ( Buhârî, İ’tikâf 8,11,12 )

Bu açıklamalardan sonra şeytanın birtakım suretlere ve şekillere girmesi mümkündür. Bu vasfı sayesinde insanlara vesvese verip, yoldan saptırmaktadır.

Güneşe ibadet eden kavimlerden birini Kur’a-ı Kerim haber vermektedir. Sabâ melikesi kıssasında Hüdhüd, Hz.süleyman’a
( aleyhisselam ) şöyle demişti: “Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.” ( Neml, 24 )

Bu hadis hakkında âlimlerimiz konuyu aydınlatacak ve doğru anlamamızı sağlayacak açıklamalar yapmışlardır.

Hattâbî: Yani buradan kastedilen şudur: Güneş, şeytanın kuvvetlendiği zaman doğar. Yani şeytanın emrinin geçerli olduğu zaman doğar. Güneşe tapanlar, ibadetlerinde güneşin doğmasını gözetler, doğunca da ona secde ederler. İşte bu şeytanın bu vakitlerde kuvvetini kullanıp bu fiili onlara süslü göstermesiyle olur.

İbn Abdi’lberr: Şeytanın boynuzlarından murat edinen şudur: Güneşe tapan ve ona secde eden bir ümmet vardır. Bunlar güneşin doğuşu ve batışı esnasında Allah’ı bırakıp Güneşe yönelerek namaz kılarlar. Allah Resûlu ﷺ kâfirlerin işlerinde onlara benzemekten hoşlanmaz ve onlara muhalefet etmeyi severdi. İşte bu yüzden bu vakitlerde namazdan nehyetmiştir.

İmam Nevevî: Hadisten anlaşılan mananın Güneşin kozmolojik olarak şeytanın iki boynuzu arasından doğuşu olmadığını,
asıl mananın şeytanın bu vakitlerde başını güneşe yaklaştırdığı, böylece kâfirlerden Güneşe secde edenlerin kendisine de secde etmesini sağladığı anlaşılmaktadır.

İbn Kuteybe: Resûlullah ﷺ bize, Güneşin doğuşu vaktinde, Güneşe tapanların ona secde ettiği bir zamanda şeytanın Güneş ile beraber ortaya çıktığını, Güneşin şeytanın başının bulunduğu cihetten hareket ettiğini bildirmek istemiş ve Güneşe tapanların,
küfre girdikleri, Güneşe ve şeytana taptıkları bu vakitte namaz kılmamamızı emretmiştir.

” Resûlullah ﷺ karn ( Boynuz ) sözüyle, onların zihinlerinde tasavvur ettikleri sığır veya koyun boynuzu gibi bir boynuz
kast etmemiştir. Burada boynuz başın iki tarafıdır.

İbnü’l-Esîr: Şeytan bu işi onlara süslü göstermiş, Güneşe secde ettikleri vakit ona da yaklaşmış gibi olmuşlardır.

İbn Hacer: Şeytanın iki boynuzu başının iki tarafı demektir. Denir ki: Şeytan Güneşin doğduğu yerin hizasına dikilir. Öyle ki o, doğunca ( şeytanın ) başının iki yanı ortasında olur. Ta ki, Güneşe tapanların Güneş için yaptıkları secde onun için yapılmış olsun.
Batma sırasında da aynı hal mevzubahistir. Durum böyle olunca Güneşin, şeytanın iki boynuzu arasından doğması, doğuşu esnasında Güneşi seyredene nispetendir. Şöyle ki, eğer şeytanı seyretmiş olsaydı, onu Güneşin yanında dikilmiş olarak görecekti.

Netice olarak; Bu hadisi inkâr edenlerin anladığı şekilde değil, âlimlerimizin izah ettiği şekilde anlamak gerekiyor.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın